Kendimi nispeten “Enchantment Under The Sea” partisinde annesi babası yeni öpüşmüş Marty McFly gibi hissediyorum. Bunun sebebi bir kaç aydır süren tek bir diş tedavinin hala devam ediyor olmasından çok bu sabaha ağrısız sızısız uyanmam. Ne güzel bir duyguymuş bu. Gerçi ufak tefek sıkıntılarım var ama genel bir değerlendirmenin ardından bu halim iyi diyebilirim. Son olarak ağzımın bir buçuk saat açık kaldığını ve biraz daha uzasa dişçi koyduğunda uyuyan ilk insan olarak tarihe geçeceğimi düşünmeye başlamıştım. Elbetteki daha önce uyuyan vardır.
Güne iyi başladım ama az önce etraftan duyduğum bazı kelimeler beni biraz huzursuzluğa itti. Ne interaktif ve canlı bir yazı oldu bu. Bu arada toplu taşımalarda dikkat ediyorum da genelde bayanlar yatıp uyuyor. Ben mesela uyuyamam. Bırakın toplu taşımayı özel arabada bile bir yerlere giderken uyuyamam. Genelde dost, düşman mı dinliyor derler öyle bi gözüm açık olur. Ah öyleyim ben bi fesat, bi fesat…
Birazda yazım konusuna odaklanmak istiyorum. Genelde konuşma dilinde yazdığım için bir çok yazım kuralına uymadığımı görüyorsunuzdur. Bazen de bilinçli olarak uymuyorum. Birde genelde cep telefonundan yazdığım için onun abuk sabuk düzeltmeleri var. Lakin yazdığım hikayelerde bunlara dikkat etmeye çalışıyorum. Zaten ne zorluk var ki. Bu konuya neden girdim emin değilim. Sanırım bir şeylerden etkileşim oldu.
Bu günkü yazı da böyle karma karışık amaçsız bir şey oldu. Ama ben bu yazma olayını tuttum. Her fırsatta yazayım bari. Bu arada bir iki kitap filmde yazmam lazım tabi…
Siz ne düşünüyorsunuz?