Başlamak için bitirmek lazım. Bazen ayrıntıları düşünmeden, bazen nereye varacağını kestirmeden. Yani başlamak için savrulmamak lazım. Bir sonun ardından. Doğru, sonlar hep acıdır, öldürür, süründür belki. Zaten her başlangıç bir sonun hüznünü kapatmak için değil midir? Neye başlıyor olursanız olun, bir ilişkiye, bir işe, bir yürüyüşe. Ne yazık ki her başlangıç aynı zamanda bir değişimin parçasıdır.
Belki o yüzden başlayamıyordum ben. Bir kez daha değişmekten korktuğumdan. Kendimi değiştirmeye çalışmaktan. Bir kez daha kaldırabilir miyim bunu bilmiyorum? Her değişim beni kendimden biraz daha uzaklaştırırken, insanlara daha da yaklaştırıyor. Bu yaklaşım ucuz, adi bir kopya yapmaktan öteye gitmiyor beni. Sessiz sedasız sosyal sitelerde dolanıyor daha ne kadar normal insan taklidi yapabilirim diye tecrübeye tabii tutuyorum kendimi. Bu doğru bir kaynak mı bilmiyorum elbet, lakin kitapların, filmlerin doğru karakterleri barındırmadığını biliyorum. Sonuçta hepsi hayali… Kim ne kadar gerçek diye sorguluyorum bazen… Kimsenin cevap veremediği bir soruya cevap verecekmiş gibi.
Yine dönüyorum başlamaya… İyi bir şeylere. İyi olmasını umut ettiğim şeylere. Belki, insanlar benim adıma memnun. Belki küçük adımlar atsam, başlarda tökezleyip sonra toparlanırım. Her insanın ilk yürüyüşü sallantılıdır zaten. Belki daha mutlu ederim diğerlerini… Zaman zaman “peki benim mutluluğum?” sorusu mani oluyor bana. “Şimdi ne kadar mutluyum ki” diye ekliyorum ardından ve sorular çoğaldıkça cehennem ateşindeymişim gibi terliyorum. Cevabım yok. Cevaplarım. Sanırım başlayacak cesaretim.
Dedim ya, başlamak için bir şeylerin bitmiş olması lazım ve bitmiş olması için insanların üzülmesi…
Siz ne düşünüyorsunuz?