kulaklarım kanatlanmış, uzun, sivri, şekilsizliklerle bezenmiş kirli papuçlarımın yerde bıraktığı çamur izi, prematüre bebeklerin ağlayışı, ardımdan kaçarcasına bağıran, sabahın kör saatlerinde yoğrulmuş benliğim, gözlerimin altından sızan damlaların oluşturduğu gölet…
kimler geliyor, kahvaltı uzamış, yumurtaların içersindeki civcivler kabuklarından çıkmak istemekte. inek davacı sütü için, hatta arılar mahkemeye bile vermişler. çay yaprakları solmuş. bir yudumda vücudunda esen o lezizlik değil artık. küflenmiş baharatlar… acı ağır, acı şekillil… tabakların çiçekleri açmmmış. kaç kez söylememe rağmen topraklarını serpmişler, canım beyaz masa örtüsüne… ceninleri masa üzerinde gezinmekte..
bunlar ne…