2300 (notlar 4)

KATLİAM 1:

Gözlerine bakıyor… Gözlerinin altındaki kırışıklıklar gün geçtikçe kendini daha da belli etmeye başlıyor. Oysa tıbbın şu yüz gerdiren formüllerinin bu küçük çiziklere bile müsaade etmemesi lazım.Ulusal mahkemeye başvurmalı ve hakkını araması lazım. Peki ya sorun sadece kendinde mi vardı? Yo hayır! Evet! Diğerlerinde bir sorun yoktu. Ama kişiye göre tedavi uyguladıklarını söyleyen onlar değil miydi ama?.. evet şikayet etmeli ve hakkını aramalıydı.

Aynadan uzaklaşıyor. Yarın yüzüncü yaşını kıtlayacak. Aslında şu kırışıklarda olmasaydı. Ama kısa bir zaman ayırıp bu gün güzellik uzmanına gidip bir kontrolden geçebilir ve bu kırışıkların neden kaynaklandığını sorabilirdi. Evet gitmeliydi. Saat daha yediydi. Neden sabahları hep erken kalkıyordu ki? Yoksa bu yaşlılığın mı belirtisiydi? Kim bilebilir? Aslında çoğu insan gibi bu konuda o da kendini bilinçlendirme gitmemişti bu toplumun eskilerden kalma bir alışkanlığıydı aslında.

Bu gün her şey hazırdı. Yani şöyle böyle. Daha hafta başından doğum günü organizasyonunu Doğum günü şirketine vermiş, parti yerinin de evi olmasını istemişti. Şirket çalışanları bu gün saat 17.00 de gelip evi hazırlayacaktı. Küçük bir davetli listesini de Doğum günü’ne iletmişti ama bakalım şirketin araştırmaları sonucunda hangi arkadaşlar onu bu büyük gününde yalnız bırakmayacaklardı.

Kafasında bütün sorunları yada sorundan çok yapılması gereken her şeyi yapmıştı. Banyodan çıktı. Ellerini şu bir zamanlar yüzyılın an gereksiz aleti seçilen kurutma makinesinin birkaç kuşak ilerisinden torunu olan DRY-H18 le kuruttu. Aslına bakılırsa o zamanlar bu alet ne kadar gereksizse şimdi o kadar da gerekliydi. Mutfağa girdi. Buzdolabından doktorun onun için hazırlamış olduğu diyet kapsüllerinden üzerinde kahvaltı anlamına gelen mor renkli olanını çıkarttı. Yaklaşık on beş santim çapındaki kabın içersine yarım çay bardağı su döktü ve masaya yanına kakaolu süt alarak oturdu. Kahvaltıdan sonra oturma odasına geçti ve kanepeye sadece bir saat uyumak içi uzandı.
Dokunmalı. Ve öyle yapıyor da. gözlerinin içine baktığınızda görebildiğiniz tek şey yitirilir giden yılların ardından kocaman bir mutluluk insanlar neden hep mutlu bu dünyada? Akşama yemeğini yiyor. Sonra Alman ZDF kanalındaki fimi izlemek için dil seçeneklerini ayarlıyor. Bu çok mu gerekli? Belki Ama bazı kanallar yerel dille yayın yapmaya devam ediyor. ne yazık değil mi? Görüntüyü duvara yansıtıyor. bu gün diğer gönlerin aksine 3 boyutlu değil de 2. boytlu izlemek istedi bu filmi. Zaten çok eski bir film. Sonradan dijital olarak 3 boyutlandırılmış ama siz ne derseniz ne yaparsanız yapın eskisinin yerini tutmuyor. Saat 22.15. filmin başlamasına yaklaşık 12 dk var. ve her zaman olduğu gibi bu çağın eleştirmenleri de filmi eleştirmeye koyulmuşlar. Bir an önce başlasa diyor şu film. 10. izleyişi olacak mı bu? Belki, belki de daha fazla. Aslında işimdi internetten girip filmi izlemeye koyulabilir ama buda yüzyılların getirdiği televizyon zevkini baltalamaktan başka bir işe yaramaz.

Sonunda film başlıyor ve beyaz yazılarla yapımcının, yönetmenin, oyuncuların ve filmin adı akıyor ekranda (yoksa duvarda mı denmeliydi.) Artık böyle filmler yapılıyor muydu? Elbette ama eskiyi, eskinin aşklarını en iyi anlatan yine eskilerdi.

2000 lilerin süper starlarından Nichole Kidman’ın beyaz soluk yüzü görünüyor. Şimdi bile bakıldığında insanın kanını donduracak bir güzelliğe sahip. Aslında onun döneminden gelen bir insan bu dönemde yaşayan insanları görse sanki güzelliğin son safhasına gelindi sanır ama yine de eskinin güzellikleri biraz değişik. Yoksa şu görüntünü, kaydın eskiliği mi onları bu kadar güzelleştiren?

Yerel saat 11.55’i gösteriyor. Gözlerinde bir ağırlaşma var yaklaşık beş dakika sonra yüzüncü yaşına girecek tabi tarihsel olarak. Göz kapakları geriliyor. yo hayır. değil birden bire koyuveriyor kendini yüz, bir asrın birikimi doluyor suratına. Midesinde bir ağrı hissediyor. elini karnında gezdiriyor. birden vücudunda açışa çıkan sıvı sayısı sanki bir varile eş değer. Terliyor, midesi bulanıyor, dudakları kuruyor. sanki diş etleri yavaş yavaş geriye çekiyor kendini. Ayağa kalmaya çalışıyor. Bizlerinin bağı onun hiç karşılaşmadığı bir şekilde çözülüyor. yere düşüyor. koltuğa tutunarak kakmaya çalışıyor. Titrek dizlerle kendini zorla da olsa ayağa kaldırıyor. yeni doğmuş bir canlı gibi. ayakları titriyor. kalbi hızla çarpıyor. birden bire içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışıyor. ‘Telefon’ diyor. Kendi sesinin titremesinden korkuyor. Bu ses ona mı ait? ya değil olamaz. ses algılayıcı sesi algılamıyor. derin bir nefes alıyor. tüm gücünü topluyor içinde aldığı derin kafası dışarıya verirken yine ‘telefon’ diye sesleniyor. ekranda sanal telefon beliriyor. ayağa zorlada olsa kalkıyor. Sandalyelere koltuklara tutunarak ilerlemeye çalışıyor. Şu an düşündüğü tek şey içinde bulunduğu durum. Yo hayır onu da tam olarak düşünemiyor. doğru o ne düşünüyordu. başını kaldırıyor kendini görüyor birden aynada. Bu o mu. Olamaz! Yüzüne bakıyor. gözlerinin altı şişmiş. derisi kendini salmaya başlamış. Sanki şu eski masallarda ki cadılar gibi. Kedisini görür görmez kabine bir sancı saplandığını hissediyor. Derin nefes almaya çalışıyor ama ağzı kilitlenmiş durumda. gözleri uzaklarda bir manzara seyreder gibi. bulanık görüyor. yo bulanıklık değil. sanki bir akvaryumun camından bakıyor dünyaya. yüzü geriliyor. hayatında hissetmediği acılar bunlar. Kırmızı bir sıvının suratından aktığını fark ediyor. Elini üzerine getiriyor. Bir ipek kayganlığı doluyor eline patikalar arasında. Bu, bu kan! suratındaki delikler. Bir cüzamlının derisi gibi çürümeye ve yırtılmaya başlıyor. Ellerini görüyor, parmakları bir iskeleti andırıyor. onlarda çatlamaya başlamış. Bu olacak şey mi? Ağzını açıyor. ‘Do’ kelimesi tam ağzından çıkarken, ağzından yere bir şeyin düştüğünü fark ediyor. Yere bakıyor. Şimdi çenesini o kara sıkıyor ki, dişleri ağrımaya başladı. Nefes alamadığını hissediyor. Hayır bu hissetmekten de öte nefes alamıyor. Kalbinde bir sancı var. bir ok saplanıyor kalbine. hala nefes alamıyor. here düşüyor birden bedeni. elleriyle tutunmaya çalışıyor. Hayır. Soluklarını kendi duymaya başlıyor yavaş yavaş. soluklarının azalışını ve yavaş yavaş yok oluşunu…