Kukla
kuklalar başlarını kaldırdı. tek kelimeyle, sığıntı hayatının geri kalanına üzülmemek için. iplere bağlı yaşam çarşafa bürünmüş bir vücuttan farksız olsa gerek. oysa sayıkladıkları bunlar değildi.
“bir derenin ağzında
iki küçük kuğu yaşar…”
ellerini birbirine vurdu. çıkan tok ses bazı gözlerin alaycı bir şekilde kendine çevrilmesine neden oldu. başı isteksizce yere düştü. insanların cesaret dediği şey onda yoktu. oysa aynı ağaçtan oyulmuş kardeşine baktı. pelerinini rüzgara karşı savuruyor, üzerine çevrilmiş hayran gözlerin sıcaklığıyla böbürleniyordu. aynı ağaçtan bir hafta içinde yontulmuşlardı. hatta ondan büyüktü de. çoğu kez düşüncelerinden çıkardığı sonuç, hammadenin aynı olmasından çok yaratıcının verdiği kudretti. aklında dolanıyordu sürekli ve yavaş yavaş diline de yansımaya başlamıştı.
“bir derenin ağzında
iki küçük kuğu yaşar
birbirinden farklı
kelimelere bağlı…”
birden gökyüzünün karardığını hissetti. göğe doğru baktığında bir elin içlerinde bulunduğu sandığın kapağını tutup çektiğini gördü ve sandık büyük bir gürültüyle kapandı. sandıktakilerin çoğu gibi o da gözlerini kapattı ama biliyordu ki bu eylemi kardeşi yapmamıştı. birkez daha şu koca kapak kapanırken her ne pahasına olusa olsun gözlerini açık tutacaktı. sandığın yerden yükseldiğini hissetti. hafifçe sallanarak ilerlemeye başladılar. eğer onları taşıyan adamın sağ ayağı hafifçe çekmesydi belki hiç sallanmayacaklardı bile…
sandık yere kondu, hafifçe itildi ve yine büyük bir gürültüyle arabanın bagaj kapısı kapandı. iki adımlık ayak sesi duyuldu ve araba sağa sola sallanmaya başladı iki adet vurma efektinin ardından. ayak sesleri tekrarladı kendini, arabanın kapısı kapandı ve motor çalışmaya başladı hafif bir müzik eşliğinde…
—
yazar:
Siz ne düşünüyorsunuz?