Bir köstebeğin aklına uyup kazmaya başladığımda, başımı sokacak kendimi iyi hissettirecek bir hayalin içerisine dalacağımı düşünüyordum. Ancak ardımda bıraktığım topraklar artık geldiğim yolu da tıkarken, önümde sadece tırnaklarımla kazdığım geçmişim duruyordu. Şimdi çoğunluğunu acının oluşturduğu o günleri tekrar tekrar yaşamam gerekecekti. Belki aydınlığa tekrar çıkamayacak, bir evrim geçirerek, mecazi anlamda kullandığım yerin dibine geçme eylemini fiili olarak gerçekleştirecektim. Hayat çok ürkütücüydü. Ben ise kimseye bulaşmamak adına resmen sürünüyordum.
Bana akıl karı bir şeyler fısıldaman lazım. İnanabileceğim bir şeyler. Duygular yiyecekle orantılıysa mesela yemek yap bana… Ne kadar mutsuzum. O yüzden ellerim büyüyor, kulaklarım, gözlerim, burnum… her biri yavaş yavaş işlevlerini kaybederken… Zamanı gelmişken sorayım. Henüz hayatın neresindeyim?
Siz ne düşünüyorsunuz?