cinnet’e
alkol tanrıçam,
son zamanlarda dikkat ettim kafam iyi olduğunda sana yazıyorum, vücuttaki alkol seviyesini belki cihazla ölçmeyecek ama kelimelerin her duruma kafi geleceğini biliyorum. doğruyu söylemek gerekirse hangi kelimeler de diye sormuyor değilim kendime. kendimi ışınlanmış gibi hissediyorum lakin vücudum sabit ne geçmiş ne gelecek arasında. bir tarafım Tevratı okurken diğer yanım kuranın gaylere bakışını inceliyor derken astronomik platformların limon ekşisi düzargahlarında spiral salınımlar içerisinde buluyorum kendimi. bir yandan aslı bağırıyor “senden başka hiç birşeyin anlamı yok sevişmenin” diye ve gözlerim lostun güzidesi Kate’e kayıyor. şimdi tabiri caizse varlığım kulak aralarımca bir sivri sineğin vızıltısı gibi dolaşıyor. her şey ne kadar boş değil mi? boş ver sikine takma diyorum başımı önüme eğdiğimde takmadıklarım sikimi geçmiş görüyorum. bu mu bağdaştırdığımız hayat. bedenim larvalarla dolu, gün geçtikçe çürüyen, kokuşmaya başlayan vücudumu parfümlerle daha bir kokutuyorum. insan ne kadar seviyor kendini öldürmeyi baharlıklarda. bu son yudum. boğazımdan geçen, belimden aşağıya az sonra işeyerek dışarı atacağım. kurgusal dünyamın kapılarına dayanan beyaz zebaniler. önümde beyaz peynirim, içimde depreşen fare olma tutkusu… söylüyorum, kaybettim tamam kabul…
herkes tamamlamış cümleleri…
Siz ne düşünüyorsunuz?