Onunla ilgili tüm okuduğum kitaplar bahara denk geldi. Güneşin yeryüzüne yeni düşmeye başladığı, kuşların toplu bir halde şehre geldiği ve ağaçlatın yeni filizlerinin yaprakların yaydığı o mutlak neşe kaynağı koku… Şehrin dirilişinin anımsatan, hayatın manasını insan bünyesinde betimleten, kışın şiddetle hiddetli havasından sıyırtan bahar günlerine. Bir sonraki kışa hepsi unutulur, tekrar okunana kadar hatırlanmazdı.
Kışlar hayatımda bu kitaplarla orantılı olarak o kadar kurgusal geçerdi ki, okuduğum bu kitapların etkisinde kaldığım telkinini kendime verirdim hep. Bazen nefesimin bile ağzımdan çıkar çıkmaz donacağını düşündüğüm havalarda, bazen ise bembeyaz orman alanında ağaçlardan düşen kar tanelerinin oluşturduğu seste; kışın soğuk sert rüzgarının ağaçların donmuş dallarını birbirine vurduğunda, uzaktan gelen seslerin hep okuduğum o romanların bilinç altımdaki yansıması olduğuna inanırdım hep. Şimdi ise bu konu hakkındaki düşüncelerimi içeren beynimin küçücük olduğunu düşündüğüm bölgesi bomboş durumda. Biliyorum ki o hücrelerim ölseler de bütün bildiklerimi unutmuş olacaktım ancak şimdi kimsenin bilmediği şeyleri bilmem ya bildiğimi zannetmem, beynimde yer eden büyük boşluklara tekabül ediyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?