https://www.instagram.com/p/BlMFiWsneUh/?utm_source=ig_share_sheet&igshid=1j3bdeatz8tlm
Hangi yıldı hatırlamıyorum. Sanıyorum tam adam olduğum dönemlerdi ailelerin tabiri ile tanımlama yaparsam. Bir işim vardı ya o yeterdi. Lakin bu iş beni hobilerimi yapmaktan, hunharca gece hayatına atılmaktan alıkoymuyordu o zamanlar. Siz gençlik deyin ben uzatmayayım. Alkol bataklığının dibe keyifle düşerken, uyuşturucu onu da dibe çekeriz diye yanımıza yaklaşmıyordu adeta. Her gece Yeşilçam filmlerinin döner topu altında, kahkahalar, danslar, o biçim sohbetler eşliğinde sabahı ederken gözlerimiz bir sineğinki kadar keskin oluyordu. Lakin biz nasıl bakacağımıza karar veremiyorduk.
Birbirini tekrar eden günlerden hatırladığım bir gün vardı. Bilmem kaçıncı doğum günüm Taksim’in güzde olup olmadığını bilmediğim bir barında yapılmış, üstüne üstlük bir kaç poşet doğum günü hediyesi etlime tutuşturulmuştu. O sıralar sırtıma yapışmış sırt çantama bir şeyler tıkıştırdım mı hatırlamıyorum ama teke indirdiğim poşetle artık bir rutin olarak hayatımızda var olan gün doğmasını Ortaköyde izlemek için sahildeki banklara varmıştık. Nasıl vardık hatırlamıyorum. Yorgunluk, o bu derken kafamızın başımızın üzerinde dik durması için çabalarımız yetmiyordu. O gün güneşin doğuşunu görmemiş, üzerimize düşmesiyle hissetmiştik. Kavurmaya başlayan güneşte bir cehennem provasının ortasında gözlerimizi açtık. Gerinip kendimize geldikten sonra eve gitme vakti gelmişti artık. Gecenin ganimetlerini içeren poşete elime attım. Geceden içinde ne olduğundan emin değilim. Taksimden buraya boş bir poşet mi taşıdım onu da bilmiyorum ama poşet boştu. O ara arkadaşımla birbirimize baktık. Önerecek bir düşüncemiz yoktu. Bir ork beyninden farksızdı beynimiz. Poşeti katlayıp, sırt çantama attıktan sonra ayrılarak evlerimizin yolunu tuttuk.
O poşette ne vardı, neyi kaybettim hiç hatırlamıyorum. Şu ana kadar da kimseye anlatamadım. Sanırım o gün grup halinde bildiğin böyle hunharca kutldığım son doğum günü oldu. Zaten ergenlikte parti yapacağız diye o kadar doğmuştum ki ben sonrasında yaşımı saymamaya başlamıştım. Şimdiye kadar saysaydım sanırım hala bitiremezdim.
Şimdi yaş 38. 11:de yatağa gömülen biri için oldukça aksiyon dolu hayatım var. Mesela kendimi kandırdığım kelimelerim, arada kurumaya yüz tutsa da kurtarmaya çalıştığım çiçeklerim… Babamdan 10 yaş daha büyüğüm mesela. Ondan daha çok şey bildiğime eminim. Keşke bilmeseydim diyorum bazen. Ama düşündüğümde yine onun benden çok şey bildiğini anlıyorum.
İki adım sonra ne olacak bilmiyorum. Arabalar uçacak mı mesela? Yapay zeka dünyayı kontrolüne alacak mı? Hadi onu da geçtim, elimde sevinneceğim mürekkep kokulu sayfaların kokusunu içime çekebilecek miyim? Bildiğim tek şey 20 ile 20’nin toplamının 40 olacağı ince bir hesapla. Sanıyorum hayat yine devam edecek aynı şartlarla…
Siz ne düşünüyorsunuz?