Her yer karanlık, büyüyen yaşımla beraber. Yalnızlığımın kocaman adımları üzerime yürüyen ve gölgemden korkan ben. Hayallerimin en derin sunumu. Kişiliksizce yazılmış satırların isim babası. Sadece karmaşalarla gelişen hayatım ve çırpındıkça açığa çıkan şanssızlığım… Gördüğüm derin yıldızlar gökyüzünde… Kararmaya başlayıp içime düşen ışığıyla gönlümü yakan.
Bu kez yine son defa süpürüyorum diyorum gönlümün çakıl taşlarını. Ellerimde kanayan; altında bereketlenen toprağın sade serzenişi.
Asla solmayacak içimdeki, her bakışta, her dokunuşta sessizce akacak içimden. Beklemeye çalıştığım yerde. Tam köşesinde hayatın. Ne yaşamaya takatim var nede ölmeye. Biliyorum, soğuk olacak, doğuşsuz ve çirkef… Bir oyun sahnesinde alkış beklercesine umutsuz. Kimlerin güleceği, kimlerin hayatıma müdahale edeceğinden habersiz.

Yürümekte miyim?

Peki nereye?

Bildiklerim, düşündüklerim, her biri bir kaosun giriş kapısı mı?

Şimdi ölmeliyim ve bu hayat hazmedemezken bir yenisine atmalıyım kendimi. Çocuk gibi, çıplak gibi, deli gibi…
Sessizce, soluksuzca… Asla dinmeyecek bir kahırla…
Her zaman üzerimde olacak bir anlamsızlıkla.
Artık düşünmüyorum yada yaşamıyorum hissizce hayatı. Bıraktığım yerde, her şey… Filizlenmeye yasak yada doğma…