​Pencereden dışarı baktığımda soğuğun soğuk yüzü yüzüme çarpmış aklımda olan dışarı çıkma fikri ile yüzyüze gelmişti.  Siz yüzyüze gelmek nedir bilir misiniz?  Ya kabul ettirir ya da kabullenirsiniz ve otuz altı yıllık hayatımda ben hep kabullendim.  

Penceremin görüntümü çerçevelediği şekilde kabullenmeyi bilmeyen en azından benim hayatı algıladığım anda buza çevirmiş yüzü ile ilk menanik insan yapısı diyebileceğim tren korktuğum o soğukluğu kırarak ilerliyordu. İlk dediysem sadece bir düşünce.  Gökyüzü beyaz dalgalarını yağdırmaya müsait.  Bir süre olsun yeryüzünde egemenliğini aldırmaya. 

Çaresizliğin içindeyiz biz biliyorum. Her zaman kaldığımız gibi. Bazen kendimi kitap raflarımdaki hiç okunmamış kitaplar gibi hissediyorum. Zaman zaman onlarda benim kadar üzülmesinler diye onları defalarca kez okuduğum kitapların yanına koyuyorum. Aslında büyük bir intikam alma benimkisi. Çektiğim acının aynısını onlarda yaşasın istiyorum. Seçilememenin acısını.  Yaşasınlar istiyorum sanki aynı ipin ucundaymışız gibi. 

Aslında hepimiz aynı ipin ucunda değil miyiz?  Sorular, sorular… Belkide en uygun cevaplar.

En iyi cümlelerim ya silinmiş ya da ağzıma tıkılmış olanlar. Konuşamadığım kadar sessizim. Ya da sesim çıkmıyor diyeyim,  korktuğumu sanmasınlar.