Uzun bir süreden beri ilk defa bir filmden sonra ekşi sözlüğü açıp ne demişler diye baktım. Tabi yazıdan önce. Genelde sonradan bakardım. Baktım ama son bir kaç sayfada genelde olumlu eleştriler var. Bu eleştiriler arasında olumsuz eleştri yapanlara atflar var ama ben bu olumsuzlara pek ulaşamadım. Peki ben nasıl yorum yapacağım? Aslında bu konuda kafam karışık.
Öncelikle büyük bir prodüksiyon olduğunu belirtmeliyim. Zaten bu yönüyle kesinlikle izlenmesi lazım. Keşke Türk sineması böyle büyük prodüksiyonlara kucak açsa. Gerek kostümler, gerekse efektleri buna ek mekan tasarımları fevkaladeydi. Hata otunculuklarda aynı şekilde. Ancak filmden çıktıktan sonra “film izledik mi” diye sordum kendi kendime.
Senaryoya baktığımızda oldukça havada bir hikaye var. Bir yerlerde ipin ucu kaçıyor bunu hissediyorsunuz. Hikaye tatlı tatlı akarken sahne geçişi bile size ne oldu şimdi diye sordurtuyor. Basit bir hikaye üzerine Cem Yılmaz göndermelerle işi kurtarmaya çalışmış. Evet göndermelere güldüm mü güldüm ama tamamına da değil çünkü bir süre ne izlediğimi kavrayamadım.
O kadar çok kişi ve filme gönderme vardı ki asıl olması gereken ana hikayeye odaklanamıyordunuz. Filmi bir yere koyamadım mesela, komedi, dram, bilim kurgu? Hepsinden biraz ortaya karışık. Birden üst karakterin çıkıp biz zaten filmdeyiz demesi de cabası. Evet filmdeydik ama ne izliyoruk orası biraz bilinmez.
Film kendi içerisinde yarattığı gerçeklik konudunsa sorgulattı beni. Belki 69 senesinde, hiç etliye sütlüye dokunmadan, 216’yı kurtarmaya çalışsalardı daha aklıma yatacaktı ama tekrar geleceğe dönüp bozulmuş bir dünya dönüp düzeltmek için geçmişe tekrar dönmek iyice kafamı kurcaladı. E dünyayı kurtarıyorsun ama aslında bütün dünyayı değiştiriyorsun, nasıl oluyorda finalde yine eski dünyaya giriyorsun. Evet göndermeler iyiydi ama fazla ve hikayenin ana akışında çatlaklar oluşturuyordu.
Mekan, dekor, giysi tasarımları oldukça mest etti beni. Bir geçişle eski yeni bütün ünlülere yer verilmesi de ayrı bir keyifti. Herkes çok duygusal bulmuş ama Sadri Alışık ve oğlu arasındaki günah çıkarma mahiyetindeki diyalog bence çok gereksizdi. Araya Barışmanço girdi Doğukan’la da o yapsaydı aynı işi…
Filmdeki en keyif aldığım sahneler Zeki Müren sahneleriydi. Kesinlikle Çağlar Çorumlu çok iyi canlandırmış Zeki Müren’i. Keşke Şöyle bir dedektif, süper kahraman gibi bir Zeki Müren filmi yapsa, fevkaladenin de fevkinde olur efendim.
Görsel olarak film iyiydi. Ancak bazı yeşiil perde yerleştirilmelerinde sorun vardı. Mesela ip üstündeki sahneden genel olarak ip üstünde olamdıkları belliydi hatta bir iki sahnede bariz ipin arkasındaydılar. Aynı şekilde finaldeki hava alanı sahnesi. Karakterler çok önde ve arkada çimlerde dahil, tüm binaların yapay olduğu belli oluyordu. Bu arada gelecekteki sahneleri, yani karanlık tarafı daha çok beyendim.
Film hizlıca akıyor çünkü her dakikasında bir aksiyon var. Bu konuda bir sıkıntısı yok. İlk bölüm daha akıcı daha keyifli, ikinci bölümde iş biraz aksiyona bağlıyor ve görmek istediklerimizden biraz soyutlanıyor film.
Cem Yılmaz’ın en iyi filmi değil, Pek Yakında ile başlattığı Yeşilçam’ Saygı Kuşağına bir film daha eklemiş. Açıkçası Pek Yakında bana daha samimi gelmişti. Bir film gözüyle baktığımda eksikleri çok ama keyifli bir film.
Yönetmen: Kivanç Baruönü
Senaryo: Cem Yilmaz,
Oyuncular: Cem Yilmaz, Ozan Güven, Özkan Ugur
Siz ne düşünüyorsunuz?