Eğlenmeye, gülmeye muhtacız azizim. Bunlara muhtacız muhtaç olmasına da dünyada sürekli devri daim eden kötülük ne yazık ki bizim eğlenip gülmemize bir türlü sebep olmuyor. Tabi bu duruma bir diğer sebepte biz insanların gereksiz kasıntıları. Bunu daha popüler bir tabiri ile ifade etmek gerekirse “duyar kasmaları” bizim bir türlü eğlenmemize olanak sağlamıyor. Kahkahalarımızın ardında hep hüznün olmasına ya da önlerine birer bariyer sermenize sebep oluyor. Bu durumda maalesef bu hayatta iki yüzlü olmamıza kendimiz olamamamıza sebep oluyor. Belki de toplumumuzun en büyük sorunu bu.
Hal böyle olunca ben de size evde köşe bucak saklanarak güleceğiniz (!?) bir hikaye anlatmak istedim. Hikayemizin ana kahramanı ise yine yine bizi bu iki yüzlülüğe iten kötülerden biri. Gerçi ben bu konuda biraz tereddütteyim. Bu kahramana bir Robin Hood mu demeliyiz yoksa… En iyisi ben hikayemizi anlatmaya başlayayım ve kararı hep birlikte verelim.
Dr. Goldfoot and the Bikini Machine

Efendim hikayemiz 60’ların San Francisco’da geçiyor. Giydiği pardösünün altında ne olduğunu merak edebileceğiz türden güzeller güzeli bir kadın sokakta yürümektedir. Ama bu kadına araba çarpar bir şey olmaz, banka soyan hırsızların kurşunlarına maruz kalır bir şey olmaz. Şimdi diyeceksiniz ki bu kadın nasıl kadın? Şimdi spoiler vermek gibi olmasın ama kadın bizim Dr. Goldfoot’un yaptığı robotlardan biri.
He, şimdi aslında kendi yazacağım yazının spoilerini verdiğim için nasıl devam edeceğim konusunda bir tereddüte düştüm. Durun şöyle devam edelim zaten her şey karma karışık oldu.
Şimdi bu kadın aslında 11 numaradır. Yani Dr. Goldfood’un yaptığı on birinci robot. Bu robotların hikayesi de şudur. Dünyanın en kötü ve zeki bilim adamlarından olan Goldfood gizli üssünde yarattığı bu güzel ve seksi robotlarla dünyadaki tüm zengin iş adamlarını tavlamakta ve adamın tüm mal varlığını bu robotların sayesinde üzerine geçirdikten sonra onları başka avlar için programlamaktadır. Yani aslında bizim büyük kötünün olayı bu. Vizyonu dar. Öyle bir teknoloji yarattıktan sonra gideyim de dünyayı ele geçireyim, uzaya koloni kurayım gibi dertleri yok. Goldfoot öyle bildiğiniz karanlık kötülerden değil. O diğer kötüler nedir arkadaş, yok öldürelim asalım keselim.
Biraz da Goldfoot’u tanıyalım. Öyle derinlemesine bir adam değil bu adam. Gayet düz mantık düşünen bir karakter. Mesela altın ayakkabı giymeyi seviyor ve bu sebepten dolayı adına da Goldfood demiş. Öyle komplike bir karakter yok karşımızda. Tabii ki bu kötülük aileden geliyor ve o sadece kötü bir ailede yetişmiş bir çocuk olarak ailesinin mirasına layık olmaya çalışıyor. Çok kafam karıştı şu an. Bildiğin hayırlı evlat bu ya hu!

Neyse, biz dönelim 11 numaraya. 11 numara nam-ı değer Diane avını etkisi altına almak için bir kafeteryaya gider. Burada avı olan daha yeni sevgilisi tarafından terk edilmiş Craig Gamble’ı bulur. Diane’i gören Craig hemen onun etkisine kapılır ve aşık olur. Diane ise Craig’den kendisini evine götürmesini ister. Craig ise Allah Allah nidaları ile Diane’ı evine götürür. Tabi burada başına gelecekler karşısında ne yapacağını bilemeyen Craig çareyi kaçmakta arar ama ne mümkün. Diane onu tuttuğu gibi yatağa atar.
Bu esnada her yerde gözü olan doktorumuz Altınayak, yardımcısı Igor’un hata yaptığını anlar ve 11 numarayı uzaktan programlayarak gerçek hedefine yönlendirir. Birden bire evden kaçan Diane’ın etkisinde kalan Craig ise ona aşık olur ve peşinden koşturmaya başlar.

Bu arada biraz da Craig’den bahsedelim. Graig amcasının yanında ajan olmaya çalışan bir gençtir. Ancak sakarlığı ve başarısızlığı bir adım olsun ilerlemesine sebep olmamıştır. Zaten başından gelenleri anlattığında kimse ona inanmaz.
Diane gerçek avının peşine düşer. Bu arada Dr. Goldfoot’un uzaktan müdahaleleri ile bir araya gelen iki genç Diane’in cazibesi ile hemen soluğu her zaman olduğu gibi zengin yakışıklı adam olan Todd’un evinde alırlar. Hem de giderken Diane yolda nikahı basmıştır bile. Göster ama elletme taktiğini uygulayan Diane düğün hediyesi olarak Tood’un hisse senetlerini ister.

Size biraz da Dr. Goldfoot’un teknolojisinden bahsedeyim. Efendim bu şahıs her türlü mekanik, elektronik cihazı uzaktan yönetip izleyecek bir düzenek yapmış kendisine. Öyle bir teknoloji ki kapınızın arkasındaki o kilit zincirini bile uzaktan çıkartıp takabiliyor. Öyle bir teknoloji ki o eski 50 model arabaları bile uzaktan kontrol edebiliyor. Zaten robotları söylemiyorum bile. Siz ne istediğinizi giriyorsunuz diğer taraftan toplanmış şekilde çıkıyor. He bu robotların özelliği ise robotların altın renkli bir bikini ile çıkmaları. Bakın bu şekilde değil farklı kıyafetle çıkıyorsa bu robotlar bozuk demektir aklınızda bulunsun.
Todd’un hisse senetlerini alan Diane, doktorun yanına gider ve bu esnada Craig ile karşılaşır. Craig’i tanımayan Diane yoluna devam etmek ister. Craig buna göz yumar ve onu takip etmeye başlar. Diane ise doktorun gizli karargahına gider. Tabi tüm dünyayı gözleyip yönetebilen doktor kendi üssüne güvenlik sistemi kurmayınca Craig olan biten her şeyi görür Diane’in elini kopararak soluğu Tood’un evinde alır. Burada tüm olan biteni Tood’a anlatır. Tood başta ona inanmaz ama sonrasında Diane tüm mal varlığını isteyince ondan bir şüphelenir. Tood, Graig’in yerine sahte bir imza atarak Diane’nin çağrılmasını sağlar. Artık Craig’in doğru söylediğini anlayan Tood onunla birlikte Craig’in amcasının yanına giderler ama adam ona inanmaz. Tek yapabilecekleri şey kendileri gidip mal varlıklarını kurtarmaktır.

Profesörün laboratuvarına geldiklerinde bu kez alarmlar çalışır ve onları doktor karşılar. Kısa bir laboratuvar gezisi ve icatlarının tanıtımından sonra onları mahzene artık örümcek bağlamış işkence odasına götürür. Amacı Tood’un tüm mal varlığını almaktır. Bu esnada yardımcısı Graig’i elinden kaçırınca Graig, Tood’u kurtarır ve kamaya başlarlar. İşte bundan sonra hikayenin yarısı bu kovalamacayla geçer. Arabasından, motosikletine, tramvayından, teknesine her türlü ulaşım aracıyla bu kovalamaca devam eder. Sonra bir atış talimi alanına düşen doktor ve yardımcısının araçlar tesadüfen yapılan bir atış sonrası patlar.

Tam işte burada kötü hak ettiğini bulmuş diyeceğim ama pek öyle olmuyor. 11 numara yüzünden kanka olan bizim terk edilmiş sevgililer Toog ve Graig olayı kutlamak için Fransa’ya tatile gitmeye karar verirler ve uçağa binerler. Tam uçak kalkar ve yanlarından bir hostes geçer. Bu hostes bizim Diane olmasın mı? Diane ise hemen arkadaki koltuğa “aşkım sevgilim” diye yanaşır. Arkadaki koltuktaki ise bilin kimdir. “Doktor” dediniz değil mi? Ama bilemediniz. Doktor ve yardımcısı pilot kabininde. Hadi çatlamayın ben söyleyeyim. Graig’in amcası.
Artık sonrasını hayal gücünüze bırakıyor ben bu yazıyı bitiriyorum. Sanki bu B-Movie’lerin içinde aşırı korku, bilim kurgu, fantastik öğeler olmayanı iyi olmuyor değil mi? Olsun ama b, b’dir.