B: 1-Korkunç bir canavarın pençesinde: Sorority Babes in The Slimeball Bowl-O-Rama

“Beni benden alırsan, seni sana bırakmam” dizeleri sadece bana mı saçma geliyor? Bunun anlamı ne şimdi? Bir nevi ruh ya da beden değiştirme mi? Spiritüel ya da bilim kurgusal bir yorum mu katmamız gerekiyor tam olarak anlamamız için? Eh her şeyin üzerine bu kadar da kafa yoracaksak işte size her bir karesinden milyonlarca metafor üretip, beyninizi yakacağınız bir film: Sorority Babes in The Slimeball Bowl-O-Rama.

Aslında 1988 yapımı filmin adı “The Imp” olacakmış ama, bu şekilde daha fazla izleyici çekeriz diye ismi değiştirmişler. Bence çok yerinde olmuş sonuçta “Sorority Babes”. Bu sebepten filme öncelik vermedim desem yalan olur.

Topu topu üç kişinin kaldığı belki de dünyanın en küçük kız yurduna, girmeye çalışan Taffy ve Lisa, her zaman olduğu gibi (her zaman dedim ama o dönemde her zaman olmuyor olabilir belki de bu işlerin başlangıcıdır? Aslında bu iş de nereden çıkmıştır ilmiyorum. Yurt şakası gerçeği var bu doğru. Bak vakti zamanın da benim de maruz kalmışlığım, çok da aşırıya kamadan yapılmasına ortak olduklarım var. Tabii aklınızda neler canlanıyor bilmiyorum ama erkek yurdu olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. Belki kadınların göz bebekleri büyüdü ama onların da hevesini hemen kırıp eskiden öyle Biscolota erkeklerinin olmadığını hatırlatayım. Buraya nerden girdim ben şimdi) yurda ve dolayışla ekibe katılabilmeleri için belli bir ritüeli geçmeleri gerekmektedir. Vallahi kızların haline o kadar acıdım ki yakın olsak evimin bir köşesini açardım.

İlk olarak kızlarımız aralarında konuştuğu için grup lideri tarafından bir kürekle popolarına vurulmak suretiyle cezalandırılırlar. İkinci olarak ise üzerlerine kremşanti sıkarlar. (Amanın da amanın…) Akabinde de son görev için temizlenmeye duşa girerler. (Mis mis…)

Durun bakalım şimdi… Şuraya kadar geldik hep kızlardan bahsediyoruz. Peki ya bu filmde erkekler yok mu? Olmaz olur mu canım? Üç adet de ineğimiz var. Biri korku filmi meraklısı bir bira ile sarhoş olan, diğeri tombul (tahmin ettiniz siz), üçüncüsü ise kısmen sapık. Bu arkadaşlar da kendi yurtlarında içerken aralarında geyik yaparlar. Birinin yukarıdaki ritüelden haberi vardır ve hadi izlemeye gidelim diye yola çıkar soluğu kız yurdunun penceresinde alırlar. Bir de ne görsünler, kürekle kızların popolarına poplarına vuruluyor işkence yapılıyor. Dayanamazlar, duruma müdahale etmek bu canice davranışa dur demek için, demek isterdim ama daha yakından görmek için içeriye girerler. Arada bir engel olmadan kürek ve kremşanti işkencelerini iç burukluğu ile izlerler. Daha sonra kızlar banyoya girince de onları daha yakından görmek, bir hasar etüdü için kapının aralığına konuşlanırlar. Tam o sırada grup liderimiz bizimkileri yakalamasın mı? Hemencecik hepsini bir bir sıraya dizer. Kafası zehir gibi çalışan liderimiz çömez kızlarımız için son görevi de bulmuştur. AVM’ye gidip oradaki bir bowling salonundan kupa çalacaklardır. Bu arada hatırlatmak lazım, AVM’nin sahibi de liderimizin babası. Tabi lider olmak emek ister. Onlar da AVM’ye girecek her şeyi kameradan izleyeceklerdir.

İşte bizim ekip

Beş kişi AVM’nin yolunu tutar. Ne hikmetse bunlar önceden çıkmalarına rağmen bizim lider grubu onlardan daha önce AVM’ye ulaşır. CCTV odasına girerken hemen karşıdaki depoda malzeme alan görevliyi de buraya yanlışlıkla kitlenmesinler mi? Bak sen yaratanın hikmetine. Yaşlandırılmış adam orda kalır. Bunlarda sesli ve UHD görüntü kalitesi ile olayları izlemeye başlarlar.

Neyse, kapı açıktır ve bizim ekip içeri girer. Ortalığı kolaçan etmeye başlarlar. Derken bir de ne görsünler? Elinde koca bir levye kızın biri yazar kasayı açmaya çalışıyor. Kızımızın lakabı da neydi? Durun. Ha “Spider”. Bunlar öyle bir şey olmamış gibi sen işine ben işime bakayım diye ayrılıyorlar. Ama eşleşmede tek kalış bir bira ile sarhoş olup sürekli oraya buraya kusan gencimiz ona kafayı takıyor. Bu aşk hikayesi daha sonraki bölümlerde…

Sonra bunlar kupaların olduğu yere gidiyorlar ve en büyüğünü alıyorlar. Sen aldındı, ben aldımdı, oydu buydu derken kupa yere düşüyor alt kapağı açılıyor. O ara bir duman, bir sis içinden de sıçana benzeyen bir cin çıkmasın mı? İşte bu cin o cin. Nam-ı değer Imp. Diyor bunlara “dileyin benden ne dilerseniz”. Bizim şişko altın diliyor külçeleri ile oynamaya gidiyor, diğer sapığımız şeker kızımız Taffy ile oynaşmak istiyor, Taffy birden kıyafet değiştirip bunu çekiyor köşeye. Lisa dünya güzeli olmak istiyor, cinimiz onun da boynuna bir kurdele asıyor gönderiyor. Lisa çılgınlar gibi mutlu. Bizim Spider’a soruyor o da cine resti çekiyor. Tabii onun peşindeki sürekli kusan genç de tercihini örümcekten yana kullanıyor. Cinin (Imp mi desem acaba böyle saygısızlık mı ediyorum?) devreler yanıyor tabii. Kim izleyen varsa onları da himayeme aldım diyor. Hop CCTV odasındaki izleyen üç kızdan ikisi değişik bir şeylere dönüşüyorlar. Diğeri ne oluyor diye soruyorsanız o lider ya, elektrik çarpması sonucunda oturduğu koltuktan fırlıyor ve karşı duvara çarpıyor.

İşte karizmatik cinimiz. Bu bana birini hatırlatıyor ama kimi?

Değişime uğrayan kızlarımız diğer gençleri yakalayıp öldürmeye başlıyor. En keyifli kısımlarda buralar. Örümcek ile kusan çocuk, yaşlı hizmetliyi buluyor ve Imp’in hikayesini dinliyorlar. Ondan kurtulmanın yolu yine onu bir kutuya hapsetmekmiş bunu öğreniyorlar. Arada plan yapan Örümcek, Imp’in kafasına kutuyu geçiriyor ve onu yakalıyor. Yakalıyor yakalamasına da Imp’i ortalıkta bırakıyorlar. Yalnız filmde taktir ettiğim bir şey oldu ki en yüksek bütçeli senaryoda da bu yok. Örümcek ile Kusmuk kaçtı dedim ya, sebepleri ise polise içerideki ölüleri nasıl açıklayacakları korkusu. Ama Amerikan polisine ayıp ediyorlar. Biz çok izledik böyle şeylerin sonunda seni battaniyeye sarıp sıcak çikolata ikram ediyorlar. Nankörlük değil midir azizim bu?

Sonuç olarak, kadınların kurtardığı bir dünyada olmakta mutluyuz. Oldukça saçma ama bir o kadar da metaforik öğeler barındırıyor yeter ki siz düşünmek isteyin.

Unutmayın. Beni benden alırsan, seni sana bırakmam.