Abuk sabuk canavarlı filmlerden sıkıldığınızı biliyorum ve buna kısa bir ara verelim ve daha bilgilendirici eğitici bir film ile karşınıza çıkayım dedim. Sonuçta toplumu bilgilendirmek görevimiz. Ancak bu canavarlar, yaratıklar da olmasa bu B-Movie’lerin keyfi çıkmıyor. Evet şimdi size bunu kanıtlamak üzere mis gibi bir film ile geliyorum. Aerobicide ya da diğer adıyla Killer Workout. Şimdi hep beraber bilgilenenlim…
Tabii şimdi aerobik ve workout kelimelerini görünce benim gibi siz de ufak ufak yan gözle ekrana bakmaya başlamış olabilirisiniz. Hemen öyle gözünüzü devirmeyin bu dahice kurgulanmış (!) hikâyeye gelin ve kendinizi kaptırın.
Hazırsanız başlıyorum.
Filmimiz manken bir ablamızın ertesi gün Paris’e gideceğini duyduğumuz bir telefon görüşmesi ile açılıyor. Kariyer basamaklarını hızla çıkan ve bunun mutluluğu ile ayakları yerden kesilen ablamız gecenin bir yarısı soluğu bronzlaşmak için bir güzellik merkezinde alır. Soyunur, dökünür ve solaryum makinesinin içine girer. Tam o esnada makine arıza yapıp, cayır cayır alev almasın mı? Eh kapak sen de sıkış açılma güzelim ablamız solaryum makinesinin içinde cayır cayır yanar. İlk cinayet ile karşılaşan biz de bu işin altında bir hinlik aramaya çalışırız elbette.
Ekran karartısından sonra müzik ile kendimize geliriz. Seksenleri düşünün, bir grup aerobik yapan abla da karşımızda dans etmeye başlar. Filmin süresi 86 dakika Allah sizi inandırsın bu ablalar aralarından eksilenler de olsa rahat 75 dakika aerobik yapıyorlar. Sabah, öğle, akşam; kahvaltıdan önce, kahvaltıdan sonra; akşam yemeği, ikindi kahvesi; tuvalet önü, arkası yani aklınıza ne zaman gelirse. Bunlar aerobik yapa dursun çengelli iğneli katilimiz de ablaları öldürür durur. Yanlış okumadınız çengelli iğne ile.
Bu arda çengelli iğne deyince çocukluğumdan hatıra geldi. Bizim oralarda bu çengelli iğneye “karpice” derler. Ne alakadır bilem. Şimdi araştırınca bu konu ile ilgili bir şey bulamadım ama farklı dillerde farklı anlamlara da geliyormuş. Bir de buna çatal iğne diyenler de varmış. Vay be. İşte insan araştırınca neler buluyor ama siz benim gibi yapmayın işi Sabri’nin attığı gole vardırmayın.
Neyse nerede kalmıştık?
Sevgili katilimiz elinde çengelli iğne ile spor salonunda kalori yaktırmaya devem ederken, olay yerini incelemeye dahi polisimiz gelir ve olayları araştırmaya başlar. O araştırır, çengelli iğneli katil kadın öldürür; o araştırır, erkek öldürür. Ama ben unutabilirim belki siz unutmayın Aerobik must go on. Bu arada bu ardı arkası kesilmeyen cinayetler sebebi ile salonun gizli ortağı, habersizce salona bir dedektif gönderir. Süper sonik polisimiz, önce bu arkadaştan şüphelenir ve araştırmaya başlar. Bakar ki bu vukuatlı bir dedektif onu kapı dışarı eder ve görevine sevgi ile odaklanır. Sevgi burada oldu mu ya, ciddiyetle mi deseydim acaba? Aha burada olaylar alengirli olunca arada söylemeyi unuttum. Bu süper dedektifimiz salonda dişi sineğe bile sarkan ama asıl gönlü salon sahibinde olan bir abimizi katil beller. Tabi yaşanan olaylar kaşsısında da herkes bu abinin peşinden koşmaya başlar.
Sonra ne demiştik, polisimiz bir kişiyi elemiş çok gizli dedektifimizi evine yollamıştı. Dedektifimiz tığış tıpış memleketine dönerken, birden karşısına bu katil zanlısı abimiz çıkar ve onu öldürür. Ek bakın şimdi tam katil oldu.
İşte bu kadar karmaşık olayların yaşandığı hikayede, bir de kafa derisi yanmış bir görüntü ile yönetmen hem bizi şaşırtır hem de asıl katil hakkında bilgi verir. Katilimiz aslında…
Baraya es gireyim.
Aklımın takıldığı yerlerden biri de çengelli iğne ile nasıl adam öldürüldüğü. Tabii bu çeyrek altın takılan çengellilerden değil daha büyük kocaman. Bir de katil bu çengelli iğneyi anahtarlık olarak kullanıyor ki amanın hiç sormayın. Ama o delik adam öldürür mü? Bilemedim. İzlediklerimi hatırlayınca öldürmez. Daha çok sivri sinek ısırığı gibi ama sonraki tahribatı ve akan kanı kelimeler ile ifade edemem.
Eh biz hikâyeye devam edelim o zaman. Nerede kalmıştık. Heh, yanık kafa… O esnada polisimiz, salon sahibi ablamızın evine gider ve onunla konuşmak ister. İçeri gider kadın “sen katilsin, her şey senin başının altından çıkıyor, o herifi de azmettirdin” der. Nereden bildi diyeceksiniz şimdi, dedim size ya adam çok zeki. Yönetmeni ayartmış bir önceki sahneyi o da izlemiş. Mekân sahibi ablamızda montunun yakasını elleriyle parçalayarak “bu vücudu gördün mü ben böyleyken onlar nasıl güzel olur der” ve kızarmış armutları gösterir. Polisimiz itiraf karşısında ona kelepçeleri geçirir ama katil ablamız “delilin yok ki, delilin yok ki” diye onla geyik yapar. Tam arabaya binerler ki telsizden polisimize son dakika haberi gelir. Dedektifimiz, katil amcamız tarafından öldürülmüştür. El mahkûm, polisimiz katil ablamızı salıverir.
Onu orda bırakan polisimiz katil adamımızın peşinden koşar. Uzun bir kovalama sonunda dövüşmeye çalışırlar ama polisimiz mağlup olur. Onu orada bırakan hormonlu katilimiz kızın yanına geri döner.
Ablamız duştan yeni çıkmıştır ve dolabının önünde giyinmektedir. Hormonlu katil abimiz “her dediğini yaptım artık bana vermicen mi?” diye sorar ama karşılığında iki kurşun alır ve nefs-i müdafaa der adına. Ooo ablamız seri katili vurmuş birden popüler olmuştur. Gazetelerde manşetler, haberler falan… Ama yer mi Anadolu çocuğu? Polisimiz gelir ona “gel senle bir yere gideceğiz der” ve onu ormanlık alana çeker. Aklınızdan geçen geçmesin. Öyle bir şey yok. Polisimiz “sen katilsin, kendini hukuk önünde aklamış olabilirsin ama cezanı ben keseceğim” der ve elindeki küreği yere saplar. Tabii küreği eline alan ablamız gelişine öyle bir vurur ki…
Dedim size cinayetler olur, aerobik devam ediyor. Aerobik never dies. Meşhur olan spor salonumuz daha fazla öğrenci almaya devam eder.
Aerobikçiler ermiş muradına biz çıkalım… Ama demem lazım, aerobik koreografileri (ho ho ho) ve filmin dönem müzikleri efsane. Düşünün ben bile o gazla aerobik yaptım. Yok yok düşünmeyin…
Siz ne düşünüyorsunuz?