Şöyle geriye doğru baktığımda son yazdığım filmlerin tamamını önermişim iyi demişim. Kötü film olmadan iyi film anlaşılmaz diyorum ve kötü film statüsünde Blad’a yer veriyorum. Aslında kötü film demekle haksızlık etmiş olurum biraz. Gereksiz bir film sadece.
Komedi, erotik statüsünde yer alıyor filmin tanıtımlarına baktığımızda ancak ben filmde ne komik ne de erotik bir yan buldum. Evet konu erotik ama, artık sürekli gördüğümüz şeyleri görmek, yada böyle ulu orta görmek filmi erotik statüsüne sokmuyor bence. Eh şimdi bazıları buna erotik demiyorsan porno nasıl olur sence diye sorarım sana diyeceklerdir. Bu işler biraz karışık, neyse filmimize geçelim.
Andrew üniversite öğrencisidir. Saçları hızlı bir şekilde dökülmekte ve kel kalmaktadır. Bu onun için büyük bir korkudur. Hayatının baharında kel kalacak ve hiç bir kız ona bakmayacaktır. Hani genel anlamda erkeklerin tipik korusu diyebilirim. Andrew bu korku içinde yüzerken, artık beş parası da kalmaz, harç parasını da ödemediği için de okuldan atılacaktır. Her şey üst üste gelmiştir. Andrew hayatının en kötü günlerini yaşamaktadır.
Oda arkadaşı, Max Bishop hayat umurunda olmayan, sürekli kafası güzel gezen biridir. Pratik zekası onun arkadaşları arasında ayrı bir yer edinmesine sebep olmuştur. Andrew sorununu çözmesi için Max’a gelir. Max, Andrew’in para sorununu çözmek için güzel bir fikir bulur. Bu arada okulda gördüğü bir kıza aşık olur, kız da ona. Andrew yeni başlayan bu ilişkisini, nasıl yürüteceğini pek bilemez. Tabi para kazanmak için yaptığı işte bir enteresandır.
İşten açılmışken konu Max’ın teklifi, internette bir porno site açmak yönündedir. Max, Andrew, diğer oda arkadaşları iki lezbiyen ile işe başlarlar. Bir ilan vererek, kızlar bulurlar ve başlarlar işe. Çok geçmeden para köpekleri olmuştur artık. Büyük bir malikaneye taşınmışlar, işlerine buradan devam etmektedirler. Andrew okul parasını ödemiş okuluna geri dönmüştür. Gerçi nasıl bir okumaksa bu…
Günün birinde Max’a bir telefon gelir. Sitenin reklamını televizyonda yayınlatmasını ister bu telefon. Karşılığında ise çok para vardır. Max ekibini toplar ve durumu anlatır. Ekip güzel bir film ve reklam hazırlar. Tabi televizyonda kızlarını gören aileler, Max’a ulaşmak için kolları sıvarlar. Max’ta onlara geldiklerinde bir oyun hazırlar. İşte burada benim içinde film koptu ve zaten anlam veremediğim filme bu saatten sonra daha da anlam verememeye başladım.
Ailelere çeşitli diyaloglar yaşanır. Tabi Max zekası sayesinde bu işten sıyrılır. Bu arada Andrew hayatının aşkını bulmuştur. Olayları ona anlatır başta biraz ortalık karışsa da araları düzelir. İki lezbiyen ise ünlü modacı olmuşlar kurdukları şirket borsada tavan yapmıştır. Max ise çektiği film ile kapanışı yapar. Evet bu filmin de sonudur.
Bir yerde neyin ne olduğunun anlaşılmadığı, sadece mayolu bikinili kızların cirit attığı, değersiz, değersiz olduğu kadar onca mayoya rağmen iç bile gıcıklamayan bir film. Sorun bende mi dedirtecek cinsten hemde… İzlenmesin efendim, zaman kaybı…
Yönetmen ve Senarist : Blake Leibel
Oyuncular:
Jonathan Cherry | … |
Max Bishop
|
|
David Lengel | … |
Andrew Wood
|
|
Rachel Specter | … |
Caroline Goldman
|
|
Kyle Sabihy | … |
Orville Beese
|
|
Darris Love | … |
The B
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?