Batalla En El Cielo / Cennette Savaş

Batalla En El Cielo hakkında düşünmeye çalıştığım ama nasıl bir kulp tutturacağımı bilemediğim bir film. Film 2005 yapımı yönetmen koltuğunda ise  var. Aynı zamanda film 2005 yılında Cannes’te büyük ses getirmiş. Ses neye getirdi bilmiyorum ama film öyle oturayım keyifli bir film seyredeyim diyorsanız baştan söyleyeyim bu filmden uzak durunuz.

Filmde asıl sorun uzun uzadıya giden durağan sahneler. Filmin süresi 96 dakika pekala siz bu filmi anlatmak isteneni yarım saate sığdırabilirsiniz. Anlatmak istenen derken filmde verilmek istenen bir alt metin de yok. Yönetmen sadece önermede bulunmuş siz kalanı aklınızda tamamlıyorsunuz. Ana karakterin ne iş yaptığından bi habersiniz mesela. General’e çalışıyor ama şoför müdür, işleri ile uğraşan biri midir belli değil. Kişisel çalışanı ise bayrak töreninde ne işi vardı? Bunun gibi sorulara cevap aramaya bol vakit buluyorsunuz filmde. Film bir olay ardından donuklaşırken olay hakkında düşünmek için fırsat tanıyor size.

Filmde, zengin ve fakir arasındaki sosyal ve kültürel ayrım. Zengin ve fakirin hayattaki arayışları, milliyetçilik, din, futbol, gibi insan öğelerini ve bu öğeler arasındaki bağlantıları karşımızda görüyoruz. Gördüğümüz bir başka şey ise toplumun kendi içinde ne kadar yozlaştığı. Tabi bu yozlaşma her tabaka içerisinde farklı bir şekilde oluyor. Vatan sever masum görünüşlü Marcos’un yasa dışı bir işe karışması, generalin kızı Ana’nın ise bir genel evde vakit geçirmesi gibi. Sonuçta ne olursa olsun insanın mutlu olmadığını görüyoruz.

Filmin bir de cinsel boyutu var. Burada Marcos sürekli Ana’yı arzularken, futbol maçı izlerken mastürbasyon yapmasına da tanık oluyoruz. Burada cinsel hazların kalıplaştırılmasınada bir göndermede bulunulmuş. Aslında yaşanan her şey göründüğünden biraz farklı. Marcos, Ana’ya hakkındaki düşüncelerini söylüyor ve Ana onu başta dışladıktan sonra beraber oluyorlar. Aslında bir yerde bu ipin ucu oluyor. Bu dakikadan sonra Marcos onu daha da sahipleniyor. Tabi Marcos’un karısı ile de bir ilişkisi var. Burada da olanlar ve arzulananlar diye bir başlık atıyor diyebiliriz yönetmene.

Finalde ise vahşice öldürülen Ana var. Ana’yı sahiplenen Marcos onun vurdum duymazlığına sinirleniyor ve onu öldürüyor. Filmdeki en sevdiğim sahne burasıydı. Marcos’un ilk bıçak saplama sahnesi ve Ana’nın eli ile kendini korumaya çalışması oldukça güzel çekilmiş bir sahneydi. Bu dakikadan sonra aklımın almadığı Marcos’un Ana’ya eğilip sarılmasına rağmen dışarı çıktığında üstünün başının kan olmaması.

Sonraki süreç ise Marcos’un af dilemek için kiliseye gitmesi. Bu arda polisin duruma yaklaşımına da tanık oluyoruz. Burada sığınma mekanizması olan dinin ve etkilerinin de ele alınması var. Filmin cinsel sahneleri oldukça fazla. Çıplaklık ön planda ancak beni çok rahatsız ettiğini söylemeyeceğim. Ancak çoğu yerde gereksiz uzatılmış olduğunu düşünüyorum.

Ses ve görüntü kullanımı filmin durağanlığı açıkçası karakterler de insanı rahatsız etmeyi başarıyor. Filmin amacı rahatsız etmekse bunu kesinlikle başarıyor. Alt metin daha dolu olup bunlar daha başarılı bir şekilde aktarılsaymış daha iyi bir film çıkabilirmiş karşımıza. Film ilginç bir film ama görsel olarak tatmin etmiyor. Ben izleyip, yönetmen ne yapmış düşüneyim, kafa yorayım diyorsanız o başka.

Yönetmen – Senaryo: 

Marcos
Ana
Marcos’un karısı
Jaime
Viky
Polis

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt0387055/

http://film.iksv.org/tr/film/2580