Behzat Ç. Ankara Yanıyor

Film vizyona girer girmez akşamında soluğu sinemada aldım. Beklentim çok mu yüksekti? Elbette hayır. Bununla birlikte aslında eski dostları görmeye gitmişim gibi bir hissiyat vardı içimde. Öyle de oldu. Bir uğradık çıktık Behzat Amirim ve ekibine. Çünkü her ne kadar dizinin devamı gibi ilerlese de aradan çok zaman geçmiş kopmuştuk birbirimizden. Aslında görmekte iyi geldi.

Bu süreç içerisinde Behzat Amirim işi bırakmış (zaten biliyorduk) gitmiş kendini antrenör olarak yeşil çimlere bırakmış geleceğin futbolcularına yenmekten çok beraber olmanın, birlik olmanın önemini anlatıyor. Cinayet büro ise biraz karışık. Behzat Amirin gidişinden sonra yerine yükselme heveslisi badem bıyıklı kalıbının göre oynayan bir adam gelmiş. Tabi Eda, Harun, Hayalet, Akbaba hepsi adama kıl. Bir de laf taşıyan kendi adamı var ekibin içerisinde ki o kendisinden de beter.

Hal böyleyken bir bakan konuşma sırasında suikaste uğrar ve öldürülür. Bu cinayet, cinayet büroya verilmez ama daha öncesinde işlenene cinayetler ile bağlantısı olduğunu ekibimiz anlar. Bir bakkal ve bir Alman konsolosluk çalışanı da öldürülmüş ve aynı şekil bırakılmıştır. Cinayet ekibi bakanın da öldürüldüğü okta aynı şekil vardır. Behzat Amir başta ekibi arkasında olayları gizlice soruştururlar. Birde yanlarında Alman teşkilatından görevlendirilmiş biri vardır.

Kişiler araştırılır olaylar takip edilir. Bu sırada memleketin genelinde bir polise karşı bir direniş başlamıştır. Katlin izi sürüle sürüle yok Kıbrıs’a kadar çıkar. Kıbrıs’ta ise Behzat hiç beklemediği biri ile karşılaşır. Ercüment Çözer ile.

Hikayeyi kısaca özetlemeye çalışırsak bu şekilde. Aslında hikaye bize Behzat Ç: Seni Kalbime Göndüm ile aynı diyebilirim. Ana konu aynı olmakla birlikte filmi farklı kılan sadece karakterler. katilin biraz daha yakınlarda olması. Bununla birlikte aslında çok üzerinde düşünülmüş bir hikaye olmadığını düşünüyorum Behzat Ç. Ankara Yanıyor’un. Ancak Seni Kalbime Gömdüm’e oranla biraz daha profesyonel iş çıkmış ortaya.

Filmin Gezi olaylarına da atfı hat safhada her ne kadar senarist  Mehmet Ercan Erdem üstüne basa basa senaryonun gezi olaylarından önce yazıldığını söylese de filde bariz şapka çıkarış var gezi olaylarına. Bu bağlamda aslında senaryo biraz aceleye getirilmiş. Ancak şu da bir gerçek ki filmi izleyecek zaten belli bir kemik kitle. O da zaten benim gibi ekip ile hasret gidermek için. Bunun yanı sıra ilk filmine oranla daha da bildiğimiz bir Behzat Ç. vardı perdede.

Anlayamadığım şey neden karakterler oldu bittiye getirilmiş. Dizi ile birlikte hayatlarına girdiğimiz karakterler hakkında çok fazla bilgi verilmemiş. Harun ile Eda’yı biz nerede bırakmıştık şu an ne durumdalar. Aslında bu durum bu hale nasıl geldi merak ediyor insan. Açıkçası gözlerim Memduh başgan, Şevket, Cevdet’i aradı. Hadi Şule hapiste ancak dizi ile bağı korumak için araya sıkıştırılabilirdi.

Film olması itibari ile iki yeni karakteri gördük. Biri Sanem Çelik, diğeri ise Serenay Sarıkaya idi. Sanem Çelik biraz donuk gibi geldi bana ancak Serenay Sarıkaya verilen karakteri başarılı bir şekilde canlandırmış geldi bana. Sanem Çelik birazda Alman’ı canlandırdığı için sanırım cast’ta uygun görüldü. Tabi bir de Sadi Celil Cengiz vardı ki filmde ona diyecek bir şey bulamıyorum. Kesinlikle çok iyiydi.

Filmin müziklerinde yine Pilli Bebek – Cem Kısmet’in ismini gördük ancak ben film boyunca kendisinin varlığını hissedemedim. Kulaklarım bir gitar sesi yada Cem Kısmet vokali aramadı değil. Bunla birlikte dizinin olmazsa olmazı Neşet Ertaş filmde yoktu. Bir meyhane sahnesi vardı o da gündüz ama küçük bir şekilde bir kareye yerleştirebilirlerdi.

Hikayenin daha önceki filmde ve hatta dizide de farklı versiyonlarını görüştük. Burada hep aynı hikaye üzerine dönen bir Behzat Ç. izlemeye başladık sanki. Burada 104 dakikalık süre içerisinde sürekli bir koşuşturmaya tanık oluyoruz. Aksiyon biraz için durmuyor. Bununla birlikte ana hikayeye içişleri bakanı suikastı, Suriye’nin durumu, silah kaçakçılığı, cemaat ilişkisi derken tüm bu hikayeler çok yüzeysel ve havada kalmış. Bir de filmin yarısının Kıbrısta geçmesi, aksiyonun ortasında Hayalet ve Akbaba’nın olmaması sanki biraz olmamış izlenimi verdi bana.

Filmin en iyi bölümlerinden biride Ercüment Çözer bölümleriydi. Sonunda Ercüment Çözer olması gereken karaktere film sayesinde büründü. Ancak final dövüşünü gereksiz bulmakla birlikte Behzat neden Ercüment’i bıraktı ayrı bir konu. Filmin ilk yarısı ve ikinci yarısı arasında da bariz farklılıklar vardı.

Filim bittiğinde aklınızda oturmayan, sorulacak çok soru bırakıyor. Finalde Eda’nın karnının burnunda olduğunu görüyoruz. Muhtemel diğer filmde bir bebekte bizi bekliyor. Bu arada Hayelet Ilgın ikilisi, Akbaba’nın mutluluğu bulması karakterlerin aslında istediğimiz yönününde bize ulaşmasını sağlıyor. Aslında daha fazla bu bölümler olsaydı film daha güzel olurdu. Sonuç olarak biz ekibi izlemeye gitmiştik.

Özetlemek gerekirse, en başta gezi göndermeleri ile izlenmesi gereken bir film Behzat Ç. Ankara Yanıyor. Yine bildiğimiz ama söyleyemediğimiz gerçekleri gözlerimiz önüne seriyor. Kesinlikle izlenmesi gerekli diye düşünüyorum. Bu sırada Gorbaçov ile Pembo’yu da görmek beni oldukça sevindirdi.

Yönetmen: 

Senaryo: 

Oyuncular:

Behzat Ç.
Harun
Hayalet
Akbaba
Ercument Cozer
 Ilgın

 Linkler:

http://www.behzatcankarayaniyor.com/index.html

 http://tr.wikipedia.org/wiki/Behzat_%C3%87._Ankara_Yan%C4%B1yor

http://www.imdb.com/title/tt3283714/

Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?