benimle ne yaptığınızın önemi yok…

bunu samimiyetle söyleyebilirim. aklınızdakileri dışarı salın. sadece bu güne özel bana ne yaptığınızı önemsemiyorum. zaten daha ne yapabilirsiniz ki? görmediğim, bilmediğim. layık olmadığım şeyler ne hayatta. beklediğiniz gibi miyim? bildiğiniz gibi mi? her şeyi yapabilirsiniz mesela bölebilir, dövebilir, sonsuza dek konuşabilirsiniz. iyi dinleyiciyimdir. ama bu gün demiştim değil mi? şimdi saate baktığınızda zamanın kısaldığını görebilirsiniz. ne de olsa göreceli, benim için geçerli bir kavram mı? soyulduk, koyulduk…

aslında anlatacaklarım var. ancak çenem düşer diye korkuyorum. şu reklamlarda gördüğünüz gibi, aynen öyle. ah kimi kandırıyorsun diyebilirsiniz. kimsenin telefonda çenesi düşmez. arama merkezleri dışında. kendilerine gıpta ile bakıyorum. hem telefonda tam gün görüşme, öğle yemekleri ve geceler cabası aslında tam kadınlar için bir iş değil mi?

anlatacaklarım var demiştim. çoğu kişi buna inanamayabilir. aslında bende inandığımı söyleyemiyorum bu anlatacaklarıma. sonuçta uyku arasında görülmüş bir rüyada olabilir. ancak o kadar gerçekçiydi ki, gerçek olmaması için bir sebep yok.

sabaha karşı iki sularıydı. mesanemin dolması beni iyice zorlamış, uyku arası gelen baskılara kulak asmayarak uyumaya devam etmiştim. ancak bu acı, bu basınç artık gözlerimi kapamama müsaade etmiyordu. tuvalete girdiğimde kaldığım süreyi ve o rahatlama anını nasıl ifade etmeye çalışsam da anlatamayacağımı belirtmeliyim. geriye döndüğümde ise yatağa uzanmış, çarşafı boynuma kadar çekmiş uyumak üzereydim. o ara karşımdaki pencerede bir parlaklık hissettim.

bu arada karşımdaki pencereden biraz bahsetmem lazım. iki apartmanın birleştiği yerde eski yapılara özgü hava boşluğu bulunmakta. tabi bu hava boşlukları şimdi güvercinler için bulunmaz nimet. her şeyleri burada. evleri, yemekleri, bebeleri. aslında bu da insan için işkence.bu boşluğu bende fazlalıklar için kullanmaktayım. zaten buraya çıkış yolu olan tek ev benim

pencereye baktığımda bir parlaklık hissettim. öncelikle diğer komşuların ışığı sandım ancak sanki bu ışık hareket ediyor gibiydi. kıçımı ışığa dönüp uyumaya devam etmek istedim, ancak aklım ışıkta kalmıştı. kafamı tekrar çevirdiğime, ışığın hala devam ettiğini, üstüne üstlük hareket ettiğini fark ettim. merakım iyice beni benden almıştı. orada her şey olabilirdi. mesela üst komşulardan biri bir feneri sarkıtmış şaka yapıyor olabilirdi. belki bir maske içerisinde ışık. sırf korkutmak için.

yavaşça yataktan kalkım. pencereye doru ilerledim. nedense ışığı açmak aklıma gelmemişti ama zaten her şeyi görebiliyordum. perdeyi araladığımda gördüğüm şey aslında beni ürküymüştü. yo aslında duygularımı tam olarak hatırlamıyorum. ürkütmüş olması gerekli.

perdeyi araladım. ışık yüzüme çarptı kamaşan gözlerimi, iyice sıktım önce. ilk gördüğüm kare aklıma yapışmıştı sanki. yavaşça gözlerimi araladım gördüğüm şey beni hayret içinde bıraktı tekrar. kanatlı bir deniz atı boşlukta süzüyordu. aslında uçuyordu. bir ara durdu. bana baktı ve gülümsedi. gülümsemesi alay ve samimiyet içeriyordu sanki. sanki gördün beni git yat der gibiydi bir yerde. saçtığı ışık, bende uyandırdığı hayret kendime inanmama bile mani oluyordu.

bunun bir rüya olabileceğini düşündüm. ta ki sabah uyandığımda o boşlukta cansız bir beden bulana kadar…


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?