Bi Köşe – Sayı 5

Bu kez yine hafta içi ne yazsam diye düşünüp notlar almadım. Bu sebepten dolayı bu haftaki Bi Köşe sayısı oldukça kısa olabilir. Sonunda bu gün itibari ile seçimi de bitirdik. Hayırlı uğurlu olsun. Umarım sonuçlar herkes için hayırlı olur. Tüm siyasiler de biraz silkinip ne yapıyoruz biz der. Şu yazdığım cümleye ben bile inanmadım ama neyse. Konu ile ilgili H. L. Mencken şöyle demiş:

Politikacıların içerisindeki halk ruhu, hırsızların ve sokak serserilerinin sahip olduğu halk ruhundan fazla değildir. Politikacıların amacı, her zaman kendi özel avantajlarını artırmak ve bunun için ellerindeki çok büyük güçleri kullanmaktır.

Zaten biz bunu biliyorduk değil mi? Lakin tekrarlamaktan bir zarar gelmez. Bu sebeptendir ki ben iktidarda uzun süreli kalınmasına pek sıcak bakmıyorum. Ne kadar kalıyorlarsa o kadar kök salıyor, çalmaya çırpmaya devam ediyor. Sonrasını biliyorsunuz zaten biraz düşününce ortaya çıkıyor.

Sanat ne kadar gerekli?

İnsan özgür olmadan, huzurlu ve mutlu olamaz. Dante Alighieri

Dante‘nin dediği gibi insanın mutlu ve huzurlu olması özgür olamasına bağlı. Yaşadığımız dünyada ne kadar özgürüz bu tartışılır bir konu. Ancak bireyin kendini keşfetmesi, geliştirmesi; huzurlu ve mutlu olma yolunda sanatın etkisi yadsınamaz. Zaten Ulu önder bu konunun ciddiyetini “milletin hayat damarlarından kopmuş” diyerek belirtmiş.

Peki biz ülke olarak sanatın neresindeyiz? Maalesef bunun için iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Artık toplum öyle bir duruma geldi ki tek sanatsal faaliyeti televizyon izlemek oldu. Tabi buna sanatsal faaliyet dersek. Zaten geçim sıkıntısının bir ülkede sanatsal faaliyetlere para ayırmak aileler için oldukça zor. Ancak sanat devlet tarafından desteklenmelidir. Nasıl vücudun gıdaya ihtiyacı varsa ruhunda gıdaya ihtiyacı vardır. Bu gıda da sanattır. Konuyla ilgili Erol Evgin şöyle demiş:

Sanat, ekmek kadar su kadar önemlidir. İnsan sağlığı; ruh ve beden sağlığı olarak ikiye ayrılır. Ruh sağlığının ilacı kültür ve sanattır, tiyatrodur, müziktir, sinemadır. Beden sağlığımızı ne kadar önemsiyorsak, ruh sağlığımız için de kültür sanat merkezlerimizi o kadar önemsemeliyiz.

Sanattan kopan toplumun, zaten haberlere baktığımızda görebildiğimiz gibi, sorgulamayan, düşünmeyen, şiddete meyilli bir toplum halini alır. Son dönemde gördüğümüz o şiddet haberlerinin, her gün çektiğimiz trafikte insanların birbirine yaptığı saygısızlığın tek sebebi budur.

Nereden çıktı sanat?

Sanat nereden çıktı derken, sanatın varoluş serüveninden bahsetmeyeceğim. Sanat evrenin yaratılmasıyla başladığını biliyoruz zaten. Burada sanata değinme sebeplerimden biri geçtiğimiz günlerde ortalıkta dolanan haberler.

Bunlardan birincisi, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarının, Pandomim Sanat Dalı Bölümü kapatıldı. Mezun olan öğrencilere ise bir kep töreni düzenlenmedi. Bir devlet üniversitesinin haklı hiçbir tarafı yok. Devlet ne olursa olsun bu eğitim hakkını vermek zorunda.

Diğer bir haber ise, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine bağlı İstanbul Devlet Konservatuarı’nın Beşiktaş’taki binasından çıkarılması söz konusu. Bina TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı tarafından MSGSÜ’ye tahsis edilmiş. Şimdi ise gerekçe tam olarak nedir anlayamadım. Tarihi yapıların aşınmasından bahsedilmiş ama tam olarak amaç nedir bilmiyorum. O zaman aşınma riski varsa oradan Başbakanlığı’da kaldıralım. Bu arada çıkarılma söz konusu ama nereye taşınacakları konusunda bir bilgilendirme yapılmamış. Bu iş biraz bana, “Almanya’dan oğlum gelecek” cümlesini hatırlattı.

Sanat, hiç bir zaman yaratıcıya şirk koşmak olmamıştır. Eğer toplumda sanatı bu şekilde yorumlayan varsa yanılıyor demektir.  Honoré de Balzac şöyle der;

Sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir.

Tabiatı anlamadığın sürece tabiata zarara vermeye, tabiatın yok olamasına sebep olursun. Tabiatın kelime anlamına bakarsak;

tabiat
isim Arapça ṭabīʿat
1. isim Doğa
“İnsan zekâsı tabiatın içinde değil tabiatın yanında, ayrı bir kuvvettir.” – A. Haşim
2. Doğal özellik
“Arazinin tabiatı.”
3. Huy, karakter
“Mağrur, bazen zalim olacak kadar hiddetli, bazen çok müşfik ve hassas bir tabiattadır.” – A. H. Çelebi
4. Güzeli ayırma melekesi, zevk, beğeni
“Abdi Bey, tabiat sahibi, altıncı kat terasında böyle bir bahçe tanzimi, doğrusu takdire şayan.” – A. İlhan
5. İnsanın büyük abdest bozma kolaylığı veya zorluğu

Sanatın yokluğu ile tüm bu anlamları bozuyoruz demektir. Sanat gelişme, özgürleşme, var olma demektir. Ve daha fazla sorgulayan, yönetilmesi zor birey demektir. Bu sebeptendir ki siyasetçiler sanatı pek fazla sevmez ve zaman zaman ucube diye de nitelendirebilirler. Ancak asıl olan şey sanatsız olunamayacağıdır.

Sonuç

Bir yandan da gözüm seçim sonuçlarında. Yazı bu sebeptendir ki biraz dağınık olmuş olabilir. Zaten yaz dönemi böyle bir işe neden girdim bilmiyorum. Yazmak yaz işi değil sanırım. Neyse… Haftaya görüşmek üzere.  Bonus bir de şarkı olsun.

Bu arada eski Bi Köşe sayıları için “Bi Köşe” etiketini kullanabilirsiniz.


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?