paylaşıp etkileşimde bulunduğum bir çok blog yazarı kendilerini bu alemden soyutluyor. tabi bu hevesle başlanan blog yazma işi bir süre sonra insanı sıkmaya başlıyor. ne gelir elden? aslına blogun var olması için blogun size bir şey vermesi lazım. okuyucu, izleyici, yorumcu… çok blog yazarı olduğunu düşünürsekte kim kimi izleyecek kim kime yazacak. bloglar sosyal ortam varlıkları olduğu için çok kişisel olaylar da okuyucuyu pek cezbetmiyor. hele hele biraz depresif takılıyor ve yazıyorsanız okuyucu sayısı iyice düşüyor. bu durumdan kurtulmak için neşeli şeyler yazmak lazım. tabi burada üslubu tutturmak önemli. üslup ise kişiden kişiye değişiyor.
bayan blog yazarlarının sayısı oldukça fazla, tabi onlar daha duygusal yaklaşıyorlar blog olayına. yani bir yerde devamı bir şekilde geliyor. blog onlar için ifade edemediklerini etme platformu. ilişkilerini düşüncelerini rahatlıkla yazabiliyorlar. ne de olsa kimse tanımıyor sanal bir kahramansın. en çok okunan bloglar kadın bloglar olurken aslında en edepsizleride onlar. bir yerde erkek küfür etiğinde listelerden çıkartılıyor ama bir bayan için bu tam tersi olabiliyor. evet yerinde küfür edilebilir, ancak cinsel öğeler ve küfür ne kadar kullanılmalıdır. ben utanıyorum diye mi kullanmıyorum küfür. hayır ben sapıklığa yelken açtığım için kullanamıyorum. peki bu damgayı vuran kim? elbette okuyucu. oysa her yazısında küfürü bırakmayan ve blog aleminin en çok okunan bayan yazarlarını biliyorum. burada biraz insanlara çifte standart olmuyor mu? eski aşk polemikleri, yenilen, içilen yatılan, yerler.
biliyorum bunların hepsi sex and the city ve bridgette jones’un günlüğü’nden sonra oldu. biraz açıldık rahatladık. artık erkek egemen toplum kalktı. öyle ki artık erkek, sapık, manyak, öküz kelimelerinden arınmak için artık özündekilerden de vazgeçmeye başladılar. eh ne de olsa yer değiştiriyoruz.
peki bu alemden ayrılanlar içerisinde bayan bloggerlar yok muydu? elbette vardı ancak ayrılanlar adam gibi yazanlardı…
Siz ne düşünüyorsunuz?