Bazen benim televizyon izleyesim tutar… Aslında takip ettiğim demeyeyim de denk gelince izlediğim. nedense sürekli denk geldiğim acaba her gün mü var yoksa ben mi günleri karıştırıyorum diye şüphelendiğim Haneler. Duyanlar görenler olmuştur. Haneler Ferhan Şensoy imzalı. Hal böyle olunca tabi diğer eş değerleri sayılabilecek yapımlara biraz fark atıyor…
Biraz garip gelebilir ama bu şeklide takip ettiğim diziler arasında Bez Bebek var. Bu benim mizacıma ters düşer mi bilinmez ama çizgi film izleyen bir adamdan daha ne bekleyebilirsiniz ki? Yalnız eski kadro gitmiş mesela Tan Sağtürk yok, yerine gelense yerini hiç dolduramamış. Velhasıl kelam ben yine izlemeye devam ediyorum (şu anda yaptığım gibi).
<
p style=”text-align: justify;”>Aslında şöylede bir sorun var şunun başına oturmadan önce yazacak çok şeyim vardı ama şimdi hepsi gitti. Birde son günde çıkan AIDS reklamına dikkat çekmekte fayda görüyorum. Hani haklı bir kampanya mıdır tartışılır. Yani ben haklı bulmuyorum… şurada afişler var. aşağıya da reklam filmini koyuyorum…
Görüldüğü üzre bu film bir çok hakaret içermekte. Artık kitlece kötü saydığımız Faşistler ve Sosyalistler ya da onların liderleri diyelim tüm şeytanlıkların kaynağı olarak gösteriliyor. Peki iyi olan kişiler kim? Kapitalist liderler mi? Yoksa onların destekledikleri mi? Usame Bin Laden bu kampanyada kullanılabilir miydi? Elbette hayır. Buna kimse izin vermezdi en ciddi düşmanları bile. Çünkü hala ardından minyonları sürüklemekte. Ama yıllardır kötü ve mikrop olarak nitelendirilen liderler için bu geçerli değil... Aslında bu kampanyalar argo hazinesini genişletmekte birebir. Mesela nasıl olabilir "Stalin becersin seni, Hitler becersin arkanı." Dikkat ediyorum da edepli cümleler kullanıyorum, umarım yazının sonuna doğru bozulmam...
Bu arada True Blood ikinci sezon ortalarına geldi. Ancak dozajı fena halde arttıran dizi, merak uyandırmakta birebir. +18 için izlenilebilir. Hadi insaflı davranıyorum +15 olsun...
Yazıda ev gibi dağınık oldu zaten toparlamaya takatte yok. Hazır böyle dağıtmışken bir açılımdır gidiyoruz bilirsiniz. Gerçi ben bir açacağım ama içeri atarlar diye korkuyorum. Tabi toplum, örf, adet, falan, filan gibi kısıtlamalar buna müsaade etmez...
Açılım daha açılmadan çok ses getirdi. Anladık ki aslında açılım diye bir şey yok. Açılım söylentisini çıkartıp bir patlama uyandırmak. Nasıl olsa bizim halkımız dallanıp budaklandırmada bir numara. Tüm herkes bunu konuşacak ve zaten ortaya fikirler atılacak. Bunların bir şekilde değerlendirmesi olabilir. Gerçi ikinci bir olayı beklemiyor da değilim. Bu da açılım yapacakları günlere denk gelecek eminim. Sonuçta birini örtbas etmek için, bir diğerini çıkarmak lazım. Yüzyıllık geleneği bozmamak lazım...
Ne ile devam etmeliyim. Aklıma birden Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık geldi. Nedendir bilinmez. Ama yazının devamı bu şekilde gelmeyecek. Hemen Kanal D'de yeni başlamış ve Hanımın Çiftliğine değinmek istiyorum... Umarım romanı alt üst etmezler...
yazıdan koptum.. neyse bu kadar yeter...
Siz ne düşünüyorsunuz?