1974 yapımı Black Christmas‘tan 32 yıl sonra gelen yeni çevrim Black Christmas çok şey vaat edip hiç bir şey vermeyen bir film olarak karşımıza çıkıyor. Aslında filmin senaristi ve yönetmeni Glen Morgan!ı bir çok yapımdan tanıyoruz. Bunların arasında Final Destination, The X Files gibi başarılı yapımların yapımcılığı ve senaristliği var. Gel gelelim yönettiği iki filme de baktığımızda bu başarıları devam ettiremediğini görüyoruz. Ama sanıyorum Black Christmas içlerinde en kötüsü çıkabilir.
Black Christmas’ın yeniden çevrimi başarılı bir film değil. İlk filminden açıkta kalan bir çok nokta bu filmde tamamlanmak istenmiş. Tabi bunun üzerine birde seyirciyi şaşırtalım düşüncesi oturunca film nereye gideceğini şaşırmış ve ortaya kendi içinde çelişkilere sebebiyet vermiş. Oldukça klişe sahneler mevcut. İlk filmin biraz daha günümüz atmosferine ve muhabbetlerine getirilmiş hali diyebiliriz bu film için. Biraz da erotiklik katılmış.
Zaten filmin kadrosuna baktığımızda en mantıklı olanın bu olduğunu düşünüyorum ama film bu konuda da tatmin etmiyor. Görsel olarak yeni bir şey vermiyor bize. korku sahnelerinin klasik olduğunu belirtmiştim. Psikolojik gerilimden çok soft korku edası ile film gittiği için ne sessiz bekleyişler ne de ölümler izleyiciyi tatmin etmiyor.
Hikaye 1974 yapımı Black Christmas ise paralel gidiyor. yazının balında da belirttiğim gibi yönetmen, senarist Glen Morgan hikayenin başını kendine borç bilmiş ve kendince bazı eklemeler yapmış. Kısmende olsa ilk filmden o görmediğimiz katilin kim olduğunu biliyoruz. Film oldukça klişe olan akıl hastanesi sekansı ile başlıyor. Azılı suçlu delilerin olduğu koğuşa yanlışlıkla giren bir Noel baba ile açılışı yapıyoruz. Tabi kendisini biz kötü adam olarak değerlendiriyoruz. Daha sonra işin aslı ortaya çıkıyor. Bir evde bir çok kişi ile birlikte anne ve babasını öldüren katilimiz çıkıyor ortaya. O gün başında bekleyen polis memuru ile “Noelde buradan çıkacağım” gibi bir diyaloğu oluyor ve öldüre öldüre kaçıyor hastaneden.
Buraları hiç hesaba katmıyorum. Nasıl çıktığı zaten bir muamma. Derken kız yurdumuza dönüyoruz. Hikaye aynı şekilde devam ediyor. Kızlardan biri ortadan kayboluyor. Onu aramaya başlıyorlar. İlk filmde kızın babası gelirken bu kez görsellik artsın diye ablası geliyor. Kızı aralarken kızın cep telefonundan abuk sabuk mesajlar geliyor. Geri arama yaptıklarında ise tavan arasından telefonun melodisinin geldiğini duyuyorlar. Burada aksiyon başlıyor. Katilimiz kovalamaya kızlarımız kaçmaya çabalıyorlar. Tabi işin içine cep telefonu ve biraz daha teknoloji girince Uzak bir yerde kar ve kıştan dolayı iletişimin de kesik olduğunu bize belirtiyorlar.
Kalan kızlarımız pek aksiyona bulaşmamak için hemen evi terk etmek istiyorlar. Ancak arabalar donduğundan dolayı çalışmıyor. Yürümek zaten zor. Bu sırada ahşap evin döşemeleri arasında nasıl gezdiğini merak ettiğim katilimiz (ki baya geniş) bunları teker teker öldürmeye devam ediyor. Tabi el mahkum kızlar eve dönüyorlar. Gelecekte durum ilerlerken yer yer flash backler ile durum buraya nasıl geldi onu anlıyoruz. İşte burada filmin seyri biraz değişiyor. Ben sizi şaşırttım diyor yönetmen.
Akıl hastanesinden kaçan katilimiz annesi tarafından hor görülmektedir. Babası ile iyi anlaşmasına rağmen annesi ona kötü davranır. Bir gün annesi sevgilisi ile birlikte babasını fena şekilde öldürür. küçük çocuk buna tanık olur. O günden sonra tavan arasına kapatılır ve burada yaşamaya mahkum edilir.
Annesi ve üvey babası alkolü fazla kaçırırlar. Tam sevişeceklerken adam uyuya kalınca azmış durumda olan annesi soluğu çatı katında alır ve oğluna tecavüz eder. Aylar sonra da kendi oğlundan bir kızı olur. Bir gün oğlan kızı kaçırır adam ve kadını öldürür. Kızı kendisi bakar tabi baba psikopat olunca kızında bir farkı olmaz ondan. Zaten evde saklanmış kızlarımızı öldürende odur. Öyle bir tipin ev döşemeleri aralarında gezip adam öldürmesi de ilgin. Bir de bu manyak şahısların acıya dayanıklılığı bir enteresan. Kızın gözü çıkıyor ama bir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Nihayetinde baba kız bir araya gelince geride kalan kızları beraber öldürmeye çalışıyorlar.
Filmin özeti bu korkutmak bir yana dursun bazı sahneler oldukça güldürüyor. İnsan biraz daha ince eler sık dokur. Film 94 dakika ama sanki bana bir yıl gibi geldi. Hemde o kadar güzel kız olmasına rağmen. Ben yanaşmayın derim.
Yönetmen: Glen Morgan
Senaryo: Glen Morgan, Roy Moore (1974)
Oyuncular:
Katie Cassidy | … |
Kelli Presley
|
|
Michelle Trachtenberg | … |
Melissa
|
|
Mary Elizabeth Winstead | … |
Heather Fitzgerald
|
|
Lacey Chabert | … |
Dana
|
|
Kristen Cloke | … |
Leigh Colvin
|
|
Andrea Martin | … |
Barbara ‘Ms. Mac’ MacHenry
|
|
Crystal Lowe | … |
Lauren Hannon
|
Linkler:
http://www.imdb.com/title/tt0454082/
Siz ne düşünüyorsunuz?