Black

Bir kaç ay önce için de güzel bir yorum yapmıştım. Bu film için de yine güzel bir yorum yapacağım ki hatta yer yer övgüyle bahsedebilirim. Peki bu iki filmin ortak noktası ne diye sorarsanız elbetteki yönetmeni Sanjay Leela Bhansali. Hindistandan böyle yönetmenlerin çıktığını görünce Shyamalan senin ne işin var Holywood’da diye avaz avaz bağırasım geliyor.  Öfkem daha fazla hararetlenmeden filmle geçmek istiyorum.

Black 2005 yapımı bol ödüllü bir film. Ödüllerini de sonuna kadar hak etmiş. Gerek hikaye, gerek kurgu, gerekse oyunculuk oldukça başarılı. Film ana hatlarıyla Bollywood filmlerine benzese de filmde o alıştığımız müzik ve dans sahnelerini göremiyoruz. Buna rağmen, filmin müzikleri oldukça etkileyici. Burada filmin, görüntü yönetmenin olan Ravi K. Chandran‘ı tebrik etmek lazım.

Tabi film Hint filmi olur da eksikleri olmaz mı? Elbette bu filmde de var ancak bu eksiklikler mümkün olduğunca giderilmeye çalışılmış. Göze en çok batan ise sürekli tekrar eden diyaloglar. Tabi filmin iki kahramanın da delilikten nasibini almış olduğunu düşünürsek, bir nebze olsun bu hatayı göz ardı edebiliriz. Aslında film için söylenecek çok söz var burada konuyu anlatırken bölüm bölüm gitmekte fayda var.

Michelle kör, sağır ve dilsizdir. Ailesi ona acıdığından dolayı üzerine pek gitmemiş o da bir yabani olarak yetişmiştir. Michelle’in ailesi bu tarz çocuklara eğitim veren, Debraj ismini çok duymuş ve onu, Michelle’e eğitim vermesi için çağırmışlardır. Debraj bu zor görevi kabul eder ve Michelle’i eğitmeye başlar. Ancak verdiği eğitim alışılmışın dışında olduğu için Michelle’in ailesi onun eğitim vermesini istemez ve kovarlar. Michelle’in babası, Paul McNally, Debraj’ı evden kovar ve bir iş gezisine gider. Ancak Debraj evden ayrılmaz, kızın annesi Catherine’in de aklına girerek Paul’un olmadığı bu bir kaç günü kullanmak ister. Catherine buna izin verir ve eğitime başlar.

Debraj öncelikle Michelle’i bilmediği bir dünyaya sokar. Eğitim verdikleri yerin, tüm dekorunu değiştirir, tanıdıkları ile görüşmesini kısıtlar. Michelle için dünya bilmediği bir yer olmuştur. Burada tek güveneceği kişi Debraj kalmış gibi görünmektedir. Öncelikle Michelle’in eski hırçın tavırlarından kurtulmamakta ısrara eder. Burada ikisinin didişmeleri tam bir seyirliktir. Tabi baştan sağma bir senaryo olmadığı bu eğitimlerde gördüğümüz kadarıyla anlıyoruz. Tam anlamıyla çocuğun ilk eğitimi süresince Debraj’ın pedagojik öğelerden faydalandığına tanıklık ediyoruz. Gerek mekan değişimi, gerekse Michelle’in bildiği tanıdığı ortama döndükten sonraki eskiye dönüşü kesinlikle güzel bir ayrıntıyla tamamlanmış.

Tabi sorun çocuk ve hırçın eğitimi zor bir çocuk olunca gördüğümüz bası sahneler bizi biraz geriyor. Debraj’ın tokat atması, su dökmesi, suyun içine atması yadırgadığımız sahnelerden de olsa, gözümüzde eğitimin bir parçasıymış gibi gözüküyor. Burada Debraj’ın azmini takdir etmekte fayda var. Burada tabi bu eğitim esnasında ailenin veridiği yan tepkilerle yapılan kolajlar oldukça başarılı. Babanın Michelle’i acıma duygusu ile şımartması, sonra bu şımarma üzerine ise şikayet etmesi yakalanmış güzel ayrıntılardan biri. Annenin ise eğitimde ağız söyler gönül istemez göndermeleri ayrıca filmin tuzu biberi.

Film boyunca merakla sonucu bekliyorsunuz. Aslında Michelle’in aldığı eğitimle birlikte biz de bir eğitimden geçiyoruz. Michelle büyüyor ve üniversiteyi kazanıyor. Tabi Debraj’ın sürekli yanında olması onun başarısına en büyük etken. Michelle geçemediği daktilo sınavından sonra okulu bırakmak istemesine Debraj’ın tepkisi ikinci tokat olayıyla son buluyor. Aslında bu iki tokat çıkmaza giren olayların çözülmesine sebep oluyor. Bu arada Debraj’ın başarısızlığı hazmedememesine de tanıklık ediyoruz. Burada küçükte olsa bazen şiddetin işe yaradığına tanıklık ediyoruz. Tabi bu konu tartışılır bir açıklıkta.

İyice yaşlanan Debraj alzheimera yenilir ve her şeyi unutur. Michelle ile yolları ayrılır. Michelle yıllarca onu arar sonunda bulduğunda ise Debraj’ın kendi çocukluk yıllarından hiç bir farkı yoktur. Bu kez öğretmen ve öğrenci ilişkisi tersine döner ancak bu filmin finalinde çok kısa yer bulmaktadır.

Cümlelerimi bitirmeden kısaca bir kaç konuya daha değinmek istiyorum. İlki Michelle’in kız kardeşi Sara. Ablasının başarısının ve ona olan ilgi altında ezilmiş bir kişilik. Aslında iki kardeş arasında hiç bir didişme yok ancak onları bu duruma iten, ailenin ve çevrenin tutumudur. Burada küçük bir temasta olsa büyük bir noktaya değinilmiş. İkinci husus ise; Michelle aşık olmak istemesi. Etrafındakilerin kendisine acıyarak baktığının farkında, zaten etrafındaki tek erkekte, hocası. Bu açıdan Michelle’in ondan böyle bir şey istemesi, tabi aşktan çok öpüşmeyi istemesi, beklediğimiz bir tek gerçek aslında. Burada Debraj’ın tepkisi de doğru. Ancak gördüğümüz bir şey var ki, insan bilinçlendikçe istekleri artıyor.

Filmin hikayesini Michelle’in anlatıyor. Hatta yaşadıklarını daktiloya alıyor. Biz ise bu anlatılanları dinliyoruz. Film kesinlikle izlenmesi gereken filmler arasında yer alıyor. Filmde en çok göze çarpan ise isimler ve Hristiyanlık temalarının göze sokulması. Belki filmi yabancılaştıran biraz da onlar.

Önceden de belirttiğim gibi, özgün konusu, görüntüleri, oyunculukları ve müzikleri ile başarılı bir yapım. Diyalogları akla kazınacak nitelikte. Bu arada filmin Helen Keller‘in hayatından esinlendiğini belirtmeden geçmemek lazım.

Yönetmen: Sanjay Leela Bhansali

Senaristler: Sanjay Leela Bhansali, Bhavani Iyer, Prakash Kapadia

Oyuncular:

Amitabh Bachchan Debraj Sahai
Rani Mukherjee Michelle McNally
Shernaz Patel Catherine ‘Cathy’ McNally
Ayesha Kapoor Young Michelle McNally
Dhritiman Chatterjee Paul McNally
Sillo Mahava Mrs. Gomes (as Silloo Mahava)
Chippy Gangjee Principal Fernandes (as Chippy Ganjee)
Mahabanoo Mody-Kotwal Mrs. Nair
Nandana Sen Sara McNally

Linkler:

http://www.black-thefilm.com/

http://www.imdb.com/title/tt0375611/


Yorumlar

“Black” için 7 yanıt

  1. Gerçekten müthiş bir film,izlemeyen varsa eksik kaldılar bence 🙂 herkese tavsiye ederim

  2. izlenmesi gereken bir film haklısın kesinlikle..
    bütün güzelliğinin, özgünlüğünün yanında beni rahatsız eden sahneler vardı..
    örneğin; senin de söylediğin gibi debraj’ın şiddete başvurduğu kısımlar.. bir de Michelle’in aşkı hocasında araması.. belki çok yanlış değildi onunla bu kadar ilgilenen ve her zaman yanında olan başka biri yoktu ama yine de buna izin vermek Debraj için çok ağır oldu..

    1. kişisel depresyon anları avatarı
      kişisel depresyon anları

      ağırdı ama beklenen tepkilerdi. bu konuda sırf gerçekliği yüzünden filme hayran kaldım. iyi yada kötü her şeyin kesinlikle bir açıklaması var…

  3. Dreamtime avatarı
    Dreamtime

    Top 10’umdadır.Film boyunca ağladığımı bilirim.

    1. kişisel depresyon anları avatarı
      kişisel depresyon anları

      Aslında pek yazıda değinmedim bence drama yönü çok kuvvetli bir film değildi. Film oldukça sade bir dille abartılmadan anlatılmıştı. Bu biraz kurgu havadaymış gibi gösteriyordu ancak işin tam anmalıyla dramatize edilmemesi filmi daha fazla izlenebilir kılmış. Dram öğelerini biraz fazla açsaydı yönetmen, kahrolmaktan, ağlamaktan film izlenmezdi.

  4. ben de dram yönünün ağır bastığını düşünmüyorum.. izlerken ağladığımı da hatırlamıyorum ztn.. ben ağlamadıysam kesin dram değildir öyle diym siz anlayın 😛

  5. […] İzlemekte geç kalmış olabilirim ama en son izleyip etkilendiğim Hint filmi Black var. […]

Siz ne düşünüyorsunuz?