Yönetmen
Terry Gilliam‘ın Oslo’da bir liman kahvesinde işçilerin çalışmasını izlerken duyduğu
Aquarela do Brazil adlı şarkıdan esinlendiği bir filmdir Brazil. Şarkının sözleri ise şöyledir;
brazil, where hearts were entertaining june,
we stood beneath an amber moon
and softly murmured “someday soon.”
we kissed and clung together,
then, tomorrow was another day
the morning found me miles away
with still a million things to say;
now, when twilight dims the sky above
recalling thrills of our love,
there’s one thing i’m certain of
return i will to old brazil.
Evet, eğlenceli bir şarkıya, kara mizah bir filmle karşılık vermiş,
Terry Gilam. Ancak şu da bir gerçek ki filmin ismi “Brazil” olmasına rağmen filmin Brezilyayla yakından uzaktan alakası yok. Buna rağmen Brezilya’da film yasaklanmış. Filmi izlemeye başladığım anda
George Orwell’in aynı adlı romanından uyarlanan
Michael Radford‘un yönettiği,
1984 aklıma gelmedi değil. Ancak yönetmen Terry Gilliam, Brazil’de aslında hemen hemen aynı doğrultuda işlenen konuya daha mizahi yaklaşmış.Filmin değinmek istediği asıl nokta ise, hükumet, yarattığı baskı, terör ve artık mekanikleşmekte olan dünyadır. Bunu da çok güzel başarmıştır.

Filmdeki dip notları toplamakla bitmez, her ne kadar 1984 kadar olmasa da çarpıcı bir film. Film başlarda iki versiyon olarak düşünülmüş. Gerçi bunu düşünen Terry Gilliam değil yapım şirketleri olan “Universal Pictures” ve “Embassy International Pictures”tır. Böyle eleştirel ve karamsar geçen bir filmi nedense mutlu sonla bağlamak istemişlerdir. Ancak Gilliam yumruğunu masaya vurarak kendi bildiği yolda ilerleme fikrinden vazgeçmemiş, pekte güzel olmuştur.
Aslında film kimileri tarafımdan sevilecek, kimileri tarafından ise sevilmeyecek bir film. Öyle ki Gilliam, Universal Pictures şirketiyle fena halde cebelleşmiş, çekimler sırasında geçici olarak felç olmuş yapım şirketinden habersiz gizli bir gösterimle film eleştirmenlerine filmi izletmiş alınan tepkiler doğrultusunda film şirketini pürüz çıkarmama konusunda ikna etmiştir. Film eleştirmenler tarafından”en iyi film” seçilince yapım şirketi kesilen bölümleri filme dahil etmek ve vizyona sokmak zorunda kalmış.
Film 1984’ten esinlenmiş, öyle ki bunu ilk bakışta anlıyorsunuz ama ekipte bunun bunu biliyor ve çekimler boyunca bir süre film için “1984 Buçuk”diye hitap etmişler. Ancak aradaki büyük farkı da unutmamakta fayda var. 1984 ne kadar sade ve durağansa, Brazil’de o kadar hareketli ve şatafatlı.
Kısaca özetlersek:
Sam Lowry, bütün gün bilgisayar başında çalışan, hayattan bezmiş biridir. En büyük düşü rüyalarında gördüğü güzel kızla beraber olmaktadır. Bu kız bir gün karşısına çıkar ve O’na aşık olur. Ancak aşık olduğu kız terörist olarak aranmaktadır. Ona olaşmak için hayatında bazı değişiklikler yapması gerekir ve sam her şeyi göze alır.
Film hayatımıza girmiş bir çok öğe ile bizi karşı karşıya getirip bir kez daha düşünmemizi sağlatmakta.
Ayrıca filmde küçük bir rolle sahip
Robert De Niro‘nun ne kadar büyük bir oyuncu olduğuna tekrar şahit oluyorsunuz…
Linkler:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Brazil_(film)
http://en.wikipedia.org/wiki/Brazil_(film)
http://www.imdb.com/title/tt0088846/
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=brazil&kw=&a=&all=&v=&p=1
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor…
Siz ne düşünüyorsunuz?