Büyük zombi istilası

Kar mutluluğu da ardına katmış, gülümsemenin insan bünyesindeki dozajını yükselirken, sessizce, iki katlı yetmiş senelik binanın çatısına konuyordu. En saf hali gök yüzüne en yakın haliydi. Yer yüzüne düştükçe,  Ya yok oluyor ya da kirleniyordu. Bazen de kirletiliyordu. Tıpkı insanlar gibi. Yer yüzünün kendini örtmek, değiştirmek,  yok etmek istiyenlere en büyük tepkisiydi belki de bu. 

Sessizce düşen kar, insanoğlunun akıl almaz müdahaleleriyle yok olurken, bir kısım insanoğlu da bu senenin ilk karını yiyerek yok etme yoluna girmişti. Nitekim ağızlarında eriyen küçük su birikintisi dilleri üzerindeki tüm tat alma bölgelerini işgal ederek büyük bir hissizliğe sebep olmuştu dillerinde. Hissettikleri sadece boğazlarından akan acıydı. Ardından metalleşen ağızları. 

Bir kaç gün içinde insanlar ölmeye başlamıştı. Polisler beklenmedik yerlerde uzuvları birbirinden ayrılmış ceset parçaları bulmaya başlamıştı. Olay yeri inceleme ekipleri artık bu ceset toplama işini yap boza çevirmiş karton oyunlara para vermekten kurtulmuştu. Televizyolar yayın yasağı sebebi ile ne olup ne bittiği haber vermiyor,  duyulan tek şey ülkenin kekeme başbakanım “he he he her şey ko ko kontrolümüz altında açıklaması oluyordu. Ülkenin cumhurbaşkanı ise “bizi yıldıramazlar deyip”, diğer ülkeleri hedef gösteriyordu. Hiç bir örgütün üslenmediği bu olaya hükümet yanlısı taraflar iktidarın sevmediği kişileri hedef gösteriyor ve bunların cezalandırılması gerektiğini söylüyordu. Kaos ortamı henüz gelmemiş olsa da çok yakındaydı. 

Bir pazar akşamı, gökyüzünün soğukluğu kırılmış, insanlar bir nebze olsun dudakları arasından çıkan buharı düşünmüyorken ülkenin büyük bir kısmını etkileyen bir elektrik kesintisi oldu. Diğer kısma ise zaten henüz elektrik gitmemişti. İnsanlar mumla aradıkları mumu sade etmek için,  merket ve bakkallara ekin etmişti. Elektrik gelecek gibi durmadığından, hiç kimse bataryalı aydınlatma cihazlarından almayı tercih etmiyordu. Benzin istasyonları önünde uzun kuyrukları olmuş, çöken GSM şebekesi sebebiyle sadece nakit para kabul ediyorlardı. Bir kaç benzin istasyonu hırsızlar tarafından talan edilmiş ne var ki daha geçici zenginliklerini tadamadan başka hırsızlar tarafından soyulmuşlardı. Bu durum öyle bir döngü yaratmıştı ki henüz beşinci hırsız para elinde istasyonun mini market bozma kapısından dışarıya çıkamamıştı. 

İnsanlar karanlığın ve soğuğun etkisiyle jeneratör ile beslenen AVM’lere akın etmiş, koca bina içinde amaçsızca dolanan yüzlerce insana sebebiyet vermişti. AVM yönetimler bu kalabalık karşısında,  jenaratördeki yakıtı daha verimli kullanmak amacıyla ısıtma sistemlerini kapatmış, Bu görevi insanlara bırakmıştı. Saat sekize doğru, şahin en büyük ve en kalabalık AVM’lerinden birinin doğu kanadında çığlıklar yükselmeye başladı. Üç zombi,  Kadın, Erkek,  çoluk koçum demeden insanlara saldırıyor,  her birinden birer parça alıp bırakıyordu. Sanki her biri bir yemek programının jürisi gibiydi. Tadlarına bakıyor ve diğerlerini tadmaya devam ediyorlardı. Tek fark durup yorum yapmamalarıydı. Bir kaç kişi önlerine çıkmış,  onlara karşı koymuştu ama aldıkları cevap uzuvlarının kopması ya da dişlenmek olmuştu. 

Zombilerden birinin karşısına takkeli, sakallı, otuzbeş yaşlarında bir adam çıktı. 

“Bu yaptığınız günah, haram… Allah’ın izniyle kökünüzü kazıyacaz inşallah” dedi. Kendini Resident Evil oyununda sanan bu amcanın son kelimesinin ağzından çıkmasıyla kolunun sol omzundan ayrılması arasında üç saniye vardı. Cam havliyle bağırıyordu. “Sizi amına koyduğumun orospu çocukları. Siki… ” son cümlesi ise bitmemişti. 

Nihayetinde yirmiyedi dakika gibi kısa bir süre içerisinde insanlarla dolu bu AVM artık zombilerle dolmuştu. 


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?