Kategori: belki roman olur

  • BSÖ: 2. Kellik

    Planlarım arasında kellik yoktu. Biraz genişleyebilir, ayak başına elli kilo bindirebilirdim ama bir kaç santimetre kare bile saçsız kalmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Şimdi tamamen farklıyım. Ne kadar zayıflarsam zayıflayayım ayaklarıma düşen ağırlığı indiremiyor, ne kadar uzun sakal bırakırsam bırakayım, kafamdaki saçların bir teli fazla çıkmıyordu. Anlımın üzerinde şekilsizce uzayan ve varlığı benden daha fazla…

  • Beklenen…

    Kurtlar kuzulara göz sürerken Kaf dağından öte, yedi tepeli şehrin en yüksek tepesi ardında, daracık sokaklarına sıkışmış, trafiğin bile hissedilemediği, çocukların park halindeki iki araç arasını kale olarak kullandığı, çoğu kez evlerin pencerelerinde dedikoduların döndüğü, sokak gidişinde sevgililerin laf söz olmasın diye ayrıldığı, Çıkmaz Sokağındaki, iki katlı sokağın son ahşap binasının, ikinci katının merdivenlerinin çıkardığı sesler…

  • dördüncü hikaye (sır)

    Bir sırrımm var. Herkes gibi. Biraz büyük. Kimsenin sırtlayamayacağı türden değil elbet. Bir çok kişi için sır bile sayılmayabilir. Çünkü duvarlara anlatmışlığım var. Bir de Leonardo’ya. Pek umursadığını düşünmüyorum. Yüzüme biraz baktıktan sonra arkasını dönüp gitti. Leonardo konuşmuyor. Bu sebepten dolayı sırrımı saklama ihtimali daha yüksek. Yazamıyor da. Yani şüphe etmem için bir neden yok. Biraz da…

  • üçüncü hikaye (bir yerden başlayalım)

    Her ne kadar zor gelse de yazmak dokunduğum her şeyi kelimelere döküyorum. Beynimin kıvrımları açık ara fark atıyor ses tellerime. Bezen dediklerimden habersiz düşünceler uçuşuyor aklımda. O cümleyi ben kurmadım diyorum kendi kendime. Evet, düşünmüş olabilirim ama ben kurmadım. Kurmuşta olabilirim. Aklım bu konuda kararsız. Kimseyi öldürdüğüm söylenemez. İstediğim doğru. Yapmışta olabilirim. Tek güvencem düşündüğüm…

  • ikinci hikaye (demet’in günü)

    Yatsı namazı henüz okunmuş, Demet hızlı adımlarla etrafına gülücükler saçarak hatırı sayılabilecek ama pekte meşhur olmayan, sadece önemli günlerde gittikleri restorana doğru yürüyordu. Mutluluk yüzünden okunuyordu. Bu pozitiflik insanlara olan yaklaşımını da etkilemiş, ilgisiz, vurdum duymaz görünümünden sıyrılmış, cana yakın bir hal almıştı. Buluşmalarına yarım saat vardı ancak o erken gidip vaktini biraz tuvalette geçirerek,…