Ahmet Bey
Soğuk gecelerin kovaladığı, yalnızlık yüklü bulutlar, gökyüzünde dolanırken; insanoğlundan şen şakrak, sıcak gülümsemeler bekleyemezsiniz. Nitekim, Ahmet Bey’de somurtkanlığını takındığı suratını, günün ilk ışıklarıyla birlikte keyfi bir şekilde yağmakta olan kara gösterdi. Kar taneleri Ahmet Bey’in bu suratını görünce, onu görmemezlikten gelerek aynı ahenkle yavaşça kapladıkları zemine düşmeye devam ettiler. Ahmet Bey on beş yıllık pardesüsünün yakalarını kaldırdı. Fötr şapkasını ışında kalan ve anında donmuş kulaklarının bir kısmını kapattı. Rüzgarı kesilen kulaklar sanki sönmekte olan bir sobaya el uzatmış gibiydiler. Ahmet Bey hızlı adımlarla apartman kapısının sertçe vurmasına aldırmadan, apartmanın küçük bahçesindeki iki metre genişliğinde, dört metre uzunluğundaki yolundan geçti ve dış kapıyı açmak için üstteki tutamacını tuttu. Parmakları demir kapıya değdiğinde bir buzu tutmuş gibi irkildi. Bir an için “derim yapışır mi” diye düşündü. Çoğu çocuk gibi vakti zamanında o da dilini buza yapıştırmıştı. O zaman çocuktu ama şimdi ise bir yetişkin. Otuz senelik memuriyet hayatında, bakmaya yükümlü olduğu üç çocuk ve haddinden fazla …