İlk imza gününe davetlisiniz
Hazır sosyal etkinlikler de başlamışken küçük bir imza gününe ne dersiniz? Sevgili Ferhat Uludere ile İstanbul Yell Coffee’deyiz. Küçük söyleşilerimiz de olabilir. Bekleriz…
Hazır sosyal etkinlikler de başlamışken küçük bir imza gününe ne dersiniz? Sevgili Ferhat Uludere ile İstanbul Yell Coffee’deyiz. Küçük söyleşilerimiz de olabilir. Bekleriz…
Yavaş yavaş dönmeye hazırlanıyorum. İnsanlar tatil sebebi ile genelde uzun aralar verir, ben ise tembellik sebebiyle. Hayırlısı.
Bir süredir aklımda podcast olayı mevcut. Bir ara yaptım ama dinlenme konusunda çok başarılı olduğu söylenemez. Gerçi düz blogda mı yazayım yoksa bilmem kaç parçada Twitter’da mı yazayım sorusuna Twitter çoğunluğu cevabını verenler arasında bir blog sağ kalabilir o ayrı bir konu ya ona şimdi girmeyeyim. Velhasıl okumuyoruz ama okuyanlarımız …
Bir önceki yazımın başlangıcı da aynı şekildeydi. Uzun bir süre, uzun bir süre. Ve ne yazık ki ülkenin içinde bulunduğu döngüde ben de kendi döngümü oluşturuyorum maalesef. Hani havasından mı suyundan mı bilmiyorum ama ne kadar beynim bu ilkedeki gerçeklikleri, buna gerçeklik mi demek gerekir onda da emin değilim ama …
Kısa bir ara vereyim derken uzadıkça uzadı buraya yazmak. Bunların başında da ne yazsam sorunsalı geliyor. Şimdi diyeceksiniz ki “memlekette yazacak bir şey mi yok” işte en büyük sorun da bu memlekette hayal bile edilemeyecek öyle şeyler oluyor ki artık izlemekten, iğrençliklerini görüp vahlanmaktan başka bir şey yapmıyorum. Yazan, yazmaya …
Ben böyle istikrardan bahsedip, her şeyi bir dizene oturtturdum derken böyle bir gecikmenin gelmesi canımı sıkmadı değil. Aslında bu gecikmenin sebeplerinden biri de ben daha ne yazacağımı düşünürken memleketteki gündemin sürekli değişmesi. Arkadaş sırtınızı bir dakika dönemiyorsunuz şu gündeme. E hal böyle olunca yazmak ya da yazı yetiştirmeye çalışmak ayrı …
Uzunca bir süredir gündemi takip etmiyorum. Ne haber, ne de haber paylaşan sosyal medya siteleri. Hal böyle olunca cahillik mutluluktur olgusuyla ben de mutlu mutlu yaşıyorum dermişim. “Dermişim” deyince de birden geçmişe gittim. Nereden öğrenmiştik bu “dermişim”i birde “deeer” diye “e”yi uzatırdık. Ne gariptir ki şimdi saçma geliyor. Ancak genel …
Bir süre düşündükten sonra yine buraya yazacağım şeyi akışına bıraktım. Bir şeyleri planı yapmaya çalışında yapamadığımı fark ettim. Yok yani bu şey gibi değil. Aslında planlı bir insanımdır. Ne zaman ne yapacağım belli. Bir zamanlar oldukça düzensiz yaşarken sanıyorum artık yaş almanın vermiş olduğu bir durulma var. Planlı olmak aslında …
Sanıyorum son dönemin özeti bu. Ve ne güzel bir deyiştir ki bu tüm halet-i ruhiyemi anlatıyor. Son iki haftadır böyle. Yok, hatta üç haftadır. Yapılacak onlarca şey varken benim yaptığın gidip başka şeylerle ilgilenmek. Ve bu şeyler benim yapmam gerekenlerden çok uzak. Çok garip değil mi? Yani bana biraz garip …
Hep başlıyorum. Dudaklarım birbirinden ayrılıyor, dilim dişlerime çarparken, küçük bir balonunun patlama sesi çıkıyor ağzımdan. Sonra susuyorum. “Susmak da suça girer” diyor biri o zaman kendime karşı suçlu oluyorum. Asıl sorun bu. Sürekli kendimi suçlu hissetmek. Nefes alsam, adım atsam, gülsem, ağlasam her duygunun kapağını kaldırdığımda altında saklanan bu. Susmak …