Seksen dakikalık Türk dizisi süresinde geçen, gerilim filmi Devil. Film kapalı ve dar bir alana geçiyor. Hikaye, M. Night Shyamalan‘a ait. M. Night Shyamalan hakkında düşüncelerimi beni okuyan varsa eğer biliyordur. Kendisinin harcadığı paraya hep acımışımdır. Sanıyorum Shyamalan son dönem başarısızlıklarına bir yenisini eklemekten korkmuş olacak ki bu filmin sadece hikayesini yazarak, yapımcılığını yapmış. Ancak filmde gördüğümüz klasik Shyamalan filmlerinden farklı değil.
Öncelikle belirtmek isterim ki hikayenin kendi içerisinde anlamlı bir kurgusu var. Buna rağmen diyaloglar ve oyunculuklar filmin bu tutarlı hikayesinin işlemesine yardımdan öte engel oluyor. Amatörce oyunculuklar belki daha olabilecek duygu aktarımına imkan sağlamıyor.
Senaryo ve kurgunun kendi içerisinde tutarlı olduğundan bahsetmiştim. Evet hikaye doğa üssü gelişen bir olay olarak kendi içerisinde sağlam temele oturmuş. Ancak hikayenin dışına çıkıp biraz daha reel dünyaya döndüğümüzde soru işaretleri çalıyor kapımızı.
Hikaye ile endeksli gidersek filmin gidişatı şöyle: Filmin beş karakteri, bir asansörde kalırlar. Dışarıdan hiç bir şekilde asansöre müdahale dilemez. Asansörün ekspres olaması sebebi ile de sadece belli katlarda durmaktadır. Asansördür bu kalır diyoruz. Ancak asıl tartışılması gereken filmde, asansöre müdahale aşaması.
Öncelikle gündüz gözü ile koskoca binada her işle ilgilenen bir tane teknik personel olması çok garip. Bu adama binanın bilmem kaçıncı katında camı tamir etmeye çalışırken görüyoruz. Daha sonra aşağıya inerek veya yukarıya çıkarak birden bire asansörcü oluyor. Onu da geçtim, senaristin yahut hikaye yazarının asansörler hakkında bir şey bilmediği de kesin. Ya da işine gelmemiş belirtmek diyelim. Bir asansörde hele hele kameralar ile izlenen bir asansörde diyafonun tek taraflı olması ihtimali düşüktür. Her ne olursa olsun dışarıdaki biri ile iletişime geçmek için hazırlanırlar. Tabi burada hemen hemen her türlü suçtan sabıkası bulunan bir kişinin de güvenlik görevlisi olması ilgin. Sanıyorum Amerika da işler bu şekilde dönüyor.
Biz asansör olayımıza geri dönelim. Görevlimiz asansöre müdahale eder. Tam olması gerektiği gibi panelini resetler, enerjisini kapar açar. Bu arada asansör aydınlatmaları ayrı beslenir, siz asansörü kapasanız bile onlar sönmezler. Tabi komple elektriği kestiğinizde asansörün kamerasının kaydının gitmemesi de ilginç. teknik personelimiz panel resetlemekten umudu kesince aşağıya asansörlerin tabanına iner. Buraya inme sebebini aşağıda da bir kontrol modülü olduğunu düşündüğümden dolayı çok görmüyorum. Asansörlerde, kalan bir asansörü elektronik olarak, hareket ettirecek butonlar vardır. Bunlar asma asansörlerde, hem ana kumanda panelinin yanında, hem asansörün hemen üstünde, hemde aşağıda olabilir. Ancak sanıyorum filmde yukarıda müdahale edecek buton yoktu ki teknik personelimiz bilmem kaçıncı kattan asansörün üstüne inmeye çalıştı. Bu aslında en son ve hiç kullanılmayan seçenektir. Çünkü bu gibi durumlarda asansör halatlarını serbest bırakacak bir düzenek bulunur ve siz asansörü yavaş yavaş aşağıya bırakabilirsiniz. Yada bir kaç kişi yardımıyla yukarı çekebilirsiniz. Hiç bir zaman da çatıdan müdahale edilmez. En yakın kapıdan müdahale edilir arızaya.
Asansör hakkında bu kadar bilgi verdikten sonra filme geri dönelim. BU arada güvenliğin asansör üçün elektrikle uğraşması da bir hayli ilginçti. Yine diyorum ki sanırım Amerikada işer böyle yürüyor. Beş kişi asansörde kalır ve her elektrik gittiğinde bu beş kişiden biri ölür. Güvenlik, olan biteni takip etmektedir. yaralama olayından sonra polisi çağırır. Gelen kişi yakınlarda bir cinayeti soruşturan Dedektif Bowden’dir. Olaya el koyar ve asansördekileri yönlendirmeye başlar. Tabi bu arada Meksika kökenli güvenlik görevlimiz aslında olayı çözmüştür. Bu şeytanın işidir. Bowden ona inanmasa da kulak kabartır. Bowden karısı ve çocuğunun kazada ölümünden sonra artık tanrıya inanmamaya başlamıştır.
Asansörde teker teker insanlar ölürken, film aslında tanrıyı ve şeytanı sorgular. Bize garip gelen ise şeytanın bu asansördeki suçluları neden cezalandırdığıdır. Tabi film buna da mantıklı bir açıklama yapmış. Tabi film sadece inancı eleştirmekle kalmıyor aslında ona sahipte çıkıyor. Filmin finali tam anlamıyla günah çıkarmaya şapka çıkartıyor. Ve bu kişiyi iyi bir şey yaptığı için şeytan azat ediyor. Tabi herkesin orada olma sebebi vardır. Suçlular cezalandırılacaktır, onlara yardım eden iki kişi de cezalandırılmış ve ölmüştür. Polisin ise ailesini öldüren vur kaççı asansörden sağ salim arınmış çıkar. Polis büyüklük yaparak mesaja uygun onu affeder. Sanıyorum Meksika asıllı güvenlik görevlisinin görevi ise şeytanın varlığını bildirmesi…
Soru işaretleri oluşabilecek bir film. Final sahnesinde şeytan bedeni yerde bırakacak diye düşündüm ancak o bedeni de aldı gitti. Sonuçta film anlatmak istediğini anlatmış. Ancak ne geriyor ve korkutuyor…
Yönetmen: John Erick Dowdle
Senarist: Brian Nelson , M. Night Shyamalan(hikaye)
Oyuncular:
Chris Messina | … |
Dedektif Bowden
|
|
Logan Marshall-Green | … |
Mekanikçi
|
|
Jenny O’Hara | … |
Yaşlı kadın
|
|
Bojana Novakovic | … |
Genç Kadın
|
|
Bokeem Woodbine | … |
Güvenlik
|
Geoffrey Arend | … |
Satıcı
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?