Dışa Dökümler 6 (Podcast) (podcastımsı, 90’lar, hayaller)

Podcast hakkında notlar: Metin yazmaya oturdum ama bildiğin yazı çıktı. Bunu okudum, hem de harbi okudum. Sonra yazının devamı gelmedi. Dedim ki ben bunu bir konuşayım orada devamı gelir. Yok. Zorladım ama o da olmadı.
Bir sezon finali mi yapsam acaba? Bu yenilik beni yenilemedi.

Podcastı İndirmek için: https://drive.google.com/file/d/1YDO7pmDHurW2ES9F-ByvMNjIDgOK8Dd7/view?usp=sharing
Tüm Podcastler: https://drive.google.com/open?id=1rbHrtVLAGChGg8uJkOk-b40f0jBL6jY5

Podcast Metni

Dışa Dökümler 6 (Podcast) (podcastımsı, 90’lar, hayaller)

Sene 1993 olmalı. Sürekli kulaklarımda dolanan Sezen Aksu’nun Gülümse albümü. Bu albümün yeri başka bende. İlk yalnız şehirler arası yolcuğumun yan koltuk teyzesi. Sürekli konuşuyor. Ama keyifli bir sohbet. Her değiştirdiğim şehirde bir başka satırı kazınıyor aklıma. Bazen soruyorum kendime doksanların keyifli otobüs yolculukları şimdi neden işkence oldu bize? 

Dile kolay on iki saat. Günün ağarmasıyla binlikte artık bende eşlik ediyorum. “Bir kedim bile yok anlıyor musun? Sırayla fabrikalar akıyor penceremden ve sanki ben yine televizyon karşısındayım.  

İstanbul’a ilk gelişim. Daha ülkenin çoğuna yayılmamış özel radyoları hatırlıyorum. Günlerimin çoğu kendimi şehrin hengâmesini hayranlıkla izlemekle geçiyor. Her şehir ayrı bir hikaye bırakıyor bende.  

Burada kimse memlekette gördüğüm gibi değil. “Aldırma Deli Gönlüm” diyorum kendime sonrasını düşündükçe. Gördüğüm her kadın bana farklı geldikçe aklımda bir terk ediliş duygusu ve çevirdiğim frekansta “Kadınım söyle mutlu oldun mu?” sorusu. Eminim mutlu olmuştur, bensiz.  

Her şey bir sinema salonuna sıkışıyor bir an. Merak ettiğim “Ahlaksız Teklif”ler ama lanet olası yaşım bir rahibenin yaşantısını izlemeyi makul görüyor bana. Oysa tam kıvamındayım. Allahtan rahibe de “yırtık”. İlginç bir seçim. Velhasıl ben bir tavşan deliğinden yuvarlanmış, gizli bir kapıdan geçmiş, sihirli bir oyuna kapılmış gibi hissediyorum kendimi. 

Bir rüyanın, bir büyünün içinde. Ve o büyü sürekli etrafımda ve bırakmıyor yakamı. Oysa toz bulutlarının Disney’in mutlu öykülerinin içinde değilim. Ya da Yeşilçam’ın Keloğlan’ının iyimserliği içinde. Ama sığındığım tek şey hayalim. O kadar sıkıyorum ki kendimi, yorganın altına girmiş yüzyıllarca çıkmayacakmış gibi. Tüm erzağım yanımda. Bırakın parmağımı dışarı sarkıtmayı, soğuk hava gelmesin diye ufacık delik bile açmıyorum hayata. Tünemişim. Cenin pozisyonunda. Bilinçsizce. Beyin kıvrımlarıma depoladıklarım ve üstünde kurguladığım hayallerim. “Another Day In Paradise” 

Kişisel Depresyon Analarının 6. podcastini dinlemektesiniz.  

Hayal kurmayı sever misiniz? Yoksa siz de hayal kurmayı yıllar önce bıraktınız mı? Bırakamadığınızı biliyorum. Dünyadaki en büyük bağımlılık hayal kurmak. Bırakın sigarayı, uyuşturucuyu, alkolü yasaklanması gereken tek şey hayaller. Her hayal üzerinden vergi alınmalı mesela ya da en büyük suç hayaller sayılmalı. Madem düşünmek suç diyoruz hayaller de düşüncenin bir biçimi değil mi? Her biri suç olsun. Ve her biri yasaklansın.  

Neden hayallere karşı bu öfken diye sorabilirsiniz. Tamamen daha sonra hayal kırıklığına uğramamak için. 

Ne büyük çelişki değil mi içimde yaşadığım ama öyle? 

Hayal etmek umut etmekle birlikte geliyor. Ve umut etmeye başladıkça daha fazla hayal kuruyorsunuz. Yani birbirini destekleyen, birbirini ateşleyen iki önemli faktör.  

Peki hayaller sadece gerçekleşmeyen şeyler mi? Ya da bir hayalin dozajını biraz kaçırıyor muyuz?  

Bazen bunları düşünüyorum. 

Yine bir farklı gidiyor bu podcast. Bir yere kadar yazdım ama ondan sonra ne yazacağımı bilemedim. Zaten son dönemlerde ne konuşacağımı da bilmiyorum. Bunun sebebi be acaba? Biraz daha bir şeylerden uzaklaşmış olmak mı, yoksa içinde kalmamak mı? Şu anda aklımda hiçbir şey yok. İnsanın kafasındaki boşluk hissi de bir garip. Bazen aklınıza hiçbir şey gelmiyor, bazen ise o gelenleri kovamıyorsunuz bile. Muhtemelen şimdi konuşmayı bıraktığım zaman tüm düşünceler aklıma akın edecek ama niye bir şeyleri yapmaya çalışırken o şeyden çok uzaklaşıyorsunuz? Bu bana özgü bir şey mi?