Dönüşmek

30 derece. Evimde bulunan iki termometre de aynı sıcaklığı gösteriyor. Muhtemelen ikisi de doğru. Aslında sıcak değil de nem asıl insanı bunaltan geyiklerine girmeyeceğim. Bir ev gece bile azcık olsun serinlemek mi? Gerçi otuz derece derinlemesine hali olabilir. Ya da bu termometreler bozuk. Ikisi birden mi? Sonuçta ikisi de Çin malı. Çin malları kötü olacak biye bir kaide yok ama, sonuçta ucuz etin yahnisi pek olurmuş. Yoksa yavan mi? Atın ciftesi mi pekti? Of neyse Ramazan Ramazan ağzım dilime (dilim ağzıma? Buza yapışması gibi birşey mi?) yapismisken yemek muhabbeti pek bir sarstı beni.
Son dakikalar. Sonuçta bir oda olmayınca bu son dakikaları yavaslatarak geçirmenin bir önemi yok. Yatağa uzanıp bir saat kadar kestirmek alevler içinde yanan vücudumun sogumasina etki etmese de, üzerime sanayi tipi vantilatoru çevirsem bu iş tamamdır.
Her şey güzel. Yastığı biraz yükselttim mi sahil kenarında bir ağacın altında esen rüzgara kendimi bırakmış gibi keyif alabilirim bu işten. Biraz hayal ve onun doğrultusunda görülecek bir rüya… Oh tadından yenmez… Yine yemek…
Kendimi yatağa bıraktım. Biraz gürültülü olsa da vantilatorun üzerime bıraktığı hava akımı tam da hayal ettiğim ortamı ayarlamıştı bana. Gözlerimi kapatıp, zihnimde uzaktan gelen dalga seslerini canlandırdım. Üstüne üstlük hayal ettiğim sahile doğru baktığımda güzel kızların ortalıkta dolandigini görebiliyordum. Neyse amacimdan saplanan lazım. Yavaş yavaş denizin ve ağaçların kokusu burnuma terlemeye başlamış, hayal yavaş yavaş uykudaki gerçekliğe yerini bırakmaya başlamıştı.
Herşey güzel, Herşey enfes.
Birden bire ölmeye başlayan bir motor sesi ilişti kulaklarım, derken rüzgardan başlayarak tüm saydıklarım yavaş yavaş kaybolup gitti. Hatta kızları bile aldı yanına. Kesilen rüzgarla birlikte bir sıcak bastı beni. Allah’ım cenneti hayal ederken cehennemi mi bulmuştum. Şu kızları hiç karistirmayacaktim.
Kalkmaya niyetim yoktu ama yatış pozisyonunu değiştirsem belki pencereden içeriye görmeye çalışan havayı yakalayabilirdim. Kendimi eksenim etrafında çevirmeye çalıştım. Yok olmuyordu. Sanki yatağa yapistirilmistim. Harcadığım her çaba vücudumdan oluk oluk terin akmasına sebep oluyor ancak hır milim bile oynamama sebep oluyordu. Parmağımın ucuyla anlımdan akan o sinir bozucu ter damlasını bile silemiyordum. Yastık, ve yatak böyle giderse on dakikaya kalmaz havuza dönerdi. Tabi vücudum da o kadar su kalmışsa.
Ne kadar su içmiştim Dün gece? 2 litre? İki buçuk? Üç kere tuvalete işemeye gittim. 500 ml Ödemiş miyimdir? Yok canım o kadar değildir. 300 belki. 900 burada gitti. Teri sayamam ne kadar eğlence olabilirim. Lanet olsun şurada bile bir litre gitti. 1 litre de. 1900 eder. İyi ihtimal 600 kalsa da… Allahım şoktan kullanıyorum. Dur dur gazoz içmiştim. Eğer sudan sayilirsa. Sayılır niye sayılmazsın. Su… Su…
Bir kaç dakika sonra cabalamayi bıraktım. Sanki bu durum aklıma ge  geldi biraz. Lan ölsem su evde yanlız başıma cesedimi kılmadan bulamazlar. Allahtan yaz. Daha çabuk kokarım. Neyse fazla düşünerek enerji harcamamam lazım. Muhtemel bir karabasan vakasiyla karşı karşıyayım.
Tam da karabasan uzmanı gibi konuştum. Şimdi aslında karabasan diye bir şey yoktur ama olabilir de. 
Vücudumun artık iyice yere dolayısıyla da yatağa gomuldugunu hissediyordum. Ve ter beni bir silikon gibi yatağa sabitliyordu. Pis te kokuyor be…

Devam edebilir


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?