Ekim’e başlamışken…

Bu erteleme durumlarım artık aldı başını gitti. Her şeyi erteleyip duruyorum. En basitinden bir örnek vereyim. Eskiden bulaşık makinesi yok diye bulaşık yıkamak zor geldiğinden bulaşıkları yıkamaz lavabo içinde biriktirirdim. (Sanırım bu da ayrı bir hastalık.) Tamam bulaşık makinesi aldım daha tembellik yapmam derken bu kez de makinenin içine bulaşıkları koymaya üşeniyorum. Yani yine bulaşıklar lavabonun içinde birikiyor. Bununla nasıl baş edeceğim bilmiyorum. Aslında biliyorum ama onu da ertelemekten bir türlü uygulamaya başlayamıyorum. Bunlara çok fazla örnek eklerim. Hayatım sürekli bundan mustarip bir şekilde ilerliyor. Blog da malumunuz bundan nasibini almış durumda.

Ama geçtiğimiz aylardan itibaren artık bu gidişata dur demeye hazırlanarak plan yapıyordum. Sonuçta dersler başlayacak, yaz bitmiş olacak, sonbahar ile birlikte bir nefes alacaktım. Oturdum ve bir plan yaptım. Tabii gündüz çalışan biri olarak kala kala gece kalıyor plan yapmak için. Bir de hafta sonları var ama onlara da direkt müdahale etmek ne bileyim pek işime gelmedi. Ben de Cuma hariç hafta içi her gün 21:00 – 00:00 arasını standart çalışma vakti belirledim. Cumartesi öğleden sonrasına aynı şekilde üç saat pazar akşamına da aynı şekilde üç saat ekledim. Bu üç saat içine dersleri, okuma ve yazma işini sıkıştırdım. Tabii ilk aşama bu şekilde sonrası gidişata bir bakıp değerlendireceğim.

Aslında hayatım boyunca böyle planlı olmadım. Muhtemelen iş gereği plana sadık kalamayacağım ama en azından gün içerisinde bu süreyi yapacağım işlere ayırma alışkanlığı bana yeter. Yani görev haline getirmem yapmadığım zaman da suçluluk hissetmem… Tabi yine suçluluk hissedip kendimi paraladığım oluyor ama hiç bir adım sonrası gelmiyor…

Ama bir şeyler yapmak istiyorsam bu yola girmem şart. Düşünceleri hataya geçiren bir teknoloji olmadığı sürece çalışıp bunları yapmaktan başka bir çare yok.

O zaman başlıyoruz…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?