Filmin afişine baktığımda iyi bir şeyle karşılaşacağımı düşündüğümü söyleyebilirim. Ancak film kesinlikle bende afişin bıraktığı etkiyi bırakmadı. Artık eline kamerayı alan film çekiyor demekten kendimi alıkoyamayacağım. Hikaye oldukça basit. Sahneler tüm korku filmlerinde rastlayabileceğimiz standart sahnelerden oluşuyor. Yönetmenin her gerilimli sahneyi önceden haber vermesi ile üç beş gerilimli sahne de arada kaynıyor.
Hikaye tam olarak belli değil. Paranormal bir vakaya gerçeklik katılmak istenmiş, ancak bunun beli bir tutarlı tarafı da yok. Hikaye bir yerde bilimsel hayalet avcılığı rolüne üstlenmiş. Kullanılan bir çok alet ayrıntılı şekilde bize anlatılmış. Bu kısım biraz merak uyandırsa da olduğundan uzun olması film izlerken sıkılmaya sebep oluyordu. Zaten bilim insanı rolünü üstlenen kişilerin diyalogları uzun ve gereksiz gibi gözüktü gözüme.
Hikaye bir baba ve iki çocuğunun başından geçenlerden oluşuyor. Evin hanımı bir trafik kazasında ölmüştür. O öldükten bir süre sonra evde garip şeyler olmaya başlamıştır. Baba Alan, çocuklarını korumak amacıyla evini değiştirmiş, 143 numaralı apartmana taşınmıştır. Ancak bir süre sonra bu dairede de bir şeyler olmaya başlar. Bunun üzerine, Alan konuyla ilgili araştırmalar yapan Dr. Helzer ve ekibini eve çağırır.
Dr. Helzer üç kişilik bir ekiple eve gelir ve her yere kameralar cihazlar yerleştirir ve beklemeye başlarlar. Bu esnada baba ve kızı arasındaki çatışmayı da görürüz. Muhtemelen kız annesinin ölümünden babasını sorumlu tutmaktadır, bu tavırların tek açıklaması bu ama filmde bu konu hakkında çok fazla açıklama yapmıyor. Bir yerde zaten genç kızın şizofren olduğuna dair söylentiler bile dönüyor ortalıkta.
Sahneleri izlerken bir çok filmin karışımı karşımıza çıkıyor. Başta musallat olan bir ruh profili çizilirken daha sonra olay bir şeytan girme vakasına dönüyor. Kızın yatağın üzerinde yükselmesi de cabası. Yani hikaye sahneler bilindik, tanıdık. Bize farklı bir şey vaat etmiyor. Bildiğimiz apartman dairesinde olan olaylara hiç bir komşu da tepki göstermiyor bu da başla bir ayrıntı.
Yönetmen çok uzun planlar kullanmış. Bu da oyunculukların iyi olmasını gerektiriyor. Her ne kadar oyuncular kendini çok profesyonel görüyormuş ayağına yatsalar da film için oyunculuklar güzel diyemeyeceğim. Öyle uzun planları kurtarmaya yetmemiş oyunculuklar. Bu gereksiz uzunluk sadece filmin süresini uzatmaya yaramış. Bu filmin 40 dakikası da, 50 dakikası da aynı etkiyi yaratırmış aslında.
Özetlemek gerekirse, buluntu film diye adlandırdığımız bu film türündeki basit gereksiz yapımlardan biri. Yönetim, oyunculuk, kurgu, hikaye, yani genel olarak filmi beğenmediğimi söylemeliyim. İzlemek için gerekli olduğunu düşünmüyorum. Daha iyi yapımlar var.
Yönetmen: Carles Torrens
Senaryo: Rodrigo Cortés
Francesc Garrido | … |
Heseltine
|
|
Fiona Glascott | … |
Ellen Keegan
|
|
Rick Gonzalez | … |
Paul Ortega
|
|
Kai Lennox | … |
Alan White
|
|
Gia Mantegna | … |
Caitlin White
|
|
Michael O’Keefe | … |
Dr. Helzer
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?