Emre Yılmaz Şeytanın Fısıldadıkları

dün internette birşeyler araştırırken rasladım. uzun zaman oldu okuyalı emre yılmaz’ı paylaşmak istedim buyurun…

*”İçgüdülerimiz olmasa kimse kötü ; çıkarlarımız olmasa kimse iyi olmazdı” diye fısıldadı şeytan.
Ve ekledi , “Üstelik iyiler can sıkarlar”

*Cennet ve cehennem adlı iki filmden birini seçmek zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz?
Yaşamak için cenneti seçeriz ve sonunda hep canınız sıkılır mutluluktan.
Seyretmek için ise cehennemi
işte sanatın özü budur.

*iyilikseverlik vicdanımıza sürdüğümüz bir rujdur.

*”Nefrete sevgiden daha çok güvenirim” dedi şeytan. “Çünkü nefretin sahtesi olmaz.”

*Sevginin karşıtı nefrettir diyorlar.
Hayır.
Sevginin karşıtı nefret değildir.
Yalandır.

*Sahtekar “ ben sahtekar değilim” diyendir.
Peki ya “ ben sahtekarım” diyenler?
Onlar ise en büyük sahtekarlardır.


*Küçük her zaman daha büyüğünü gizlemek için itiraf edilir

*Gerçek : Yalanların arasından sezilir gibi olan.
Yalan : Gerçeğin boş bulunup ortaya çıkarak “ Ben gerçeğim” diye bağırması

*Samimi insanlar can sıkarlar
Neden mi?
Oyun oynamasını bilmezler
Bu yüzden samimi kadınlar yalnız kalırlar çünkü onlarla fikir ve duygu alışverişi yapılır ancak. Kırıştırılmaz

*Sosyete garip bir yerdir – Ya kimse kimseyi sevmez ama hep beraberdirler – Ya da herkes herkesi çok sever ama nedense asla beraber olmazlar.

*Dostlar mı dediniz?
Dostlar……..

Onlar hayatımızın en güzel anlarını kıskanırlar ; en kötü anlarını yargılarlar; arada kalanları ise umursamazlar.

*Dostlarımız hakkında yargılarımızın çok azı iyidir.
Onlarda iyi olmazlardı; çıkarlarımız olmasa

*Nazik olun Ve her zaman terbiyeli konuşun. Çünkü bu alemde nezaket ile yapamayacağınız hiçbir kötülük yoktur.

*Ne garip, dünyada cennetler çeşit çeşittir.
Ama cehennemler hep aynı.

*Dünyanın kanseri işadamlarıdır.
Çünkü ancak kanser hücreleri beslendikleri organizmayı harap ederek çoğalırlar.

*”Benzer iletilerin benzer şifaları olmalı. Kapitalizmin şifasını da ekonomik ve sosyal reformlarda değil ruhsal ilaçlarda aramalısınız.” Diye fısıldadı şeytan. Gelen yüzyıllarda sistemi yaşatacak olanlar ekonomistler ve sosyologlar değil kimyagerler ve psikiyatristler
olacak.

*Daha mutlu olmak mı?
Ne çok şey istiyorsunuz yahu?
Daha da mutsuz olmanızı nasıl engelleriz.
Sistem için bütün mesele budur
Devrim mi?
Hadi canım

Laroxyl,Tofranyl,Diazem ve Lithium
Xanax,Prozac,Seroksat ve Valium

*Çalışmadan bir hak gibi bahsedilmesi ve bunun anayasalara girmesi ne garip!
Çalışmak ne bir hak ne de bir ödevdir. Kötü bir kaderdir sadece. Sakat veya köle doğmak gibi.
İşte eski yunanlılar aynen böyle bakarlardı çalışmaya

*Kimse eşit doğmaz
Ama herkes eşit ölür
İşte onun için
Ölüm acı bir son değildir
Hayatımızın yegane adil başlangıcı ve biricik fırsat eşitliğidir

*Tanrı doğanları hayat; ölenleri ise cennet vaadi ile kandırıyor vallahi.
*Yaşarken ölümden korkma hakkımız var. Ama doğarken yaşamdan korkma hakkımız yok.
Haksızlık bu

*Doğarken kimse eşit doğmaz
Ölürken ise herkes eşit ölür.
Evliyalar, azizler ve peygamberler hariç. Onlar biraz daha iyi ölüyorlar (galiba)

*iyi doğmak, iyi yaşamak, iyi ölmek
Beyzadeler iyi doğarlar
Evliyalar ve azizler iyi ölürler
Hazperestler ve sanatçılarmı?
Onlar iyi yaşarlar

*Beni acıtabilmek için önce nereye vuracağını çok iyi bilmelisin
Nereye vuracağını bilmek için beni çok iyi tanımalısın
Beni çok iyi tanıyabilmek için sevgilim olmalısın
Sevgilim olman için seni çok sevmeliyim
Yani?
Yani seni çok seversem; beni acıtabilirsin
Eeee?
Ne eee’si?…… Ayrılıyoruz…

*aşk ne kadar şiddetliyse, ayrılıklar ve kavgalar o denli şiddetli olur
Hiç kavga etmeyen aşıklar mı?
Birbirlerini değil ebeveynlerini bulmuşlardır.

*Aşkta huzur mu?
Sadece bir ateşkestir

*Büyük bir aşk her zaman bir rastlantıdır. İlişki sipariş edilir. Satın alınır. Hak edilir. Hatta çalınır. Ama aşk sadece bulunuverir. Birdenbire..
*aşk her zaman haber vermeden gelir ve hazırlıksız yakalar. Çünkü aşk bir süvari baskınıdır.

Ne olduğunu anlamadan kargaşanın ortasında buluverirsin kendini.
Savaş naraları, nal sesleri arasında.
Silahsız, korumasız, ayakların çıplak.
Ve parlar aniden bir kılıç üzerinde
Bir tek darbeyle alır canını
Bir at başı seçebilirsin sadece hayal meyal
Sağrısı ter kan içinde, ağzı köpük, kulakları dik
Burun delikleri kocaman açılmış
Süvarisi kim?
Niye şimdi?
Ve niye sen?

*Sonsuza kadar sürecek yegane aşklar yarım kalmış aşklardır

*sonsuza kadar süremeyeceğini bilerek yaşadığımız bir aşk daha uzun sürer.
Ne kadar sürer?
Kim bilir, beklide sonsuza kadar sürer

*bir ömür boyu : ya ömür boyu değildir; ya da aşk değildir.

*en hızlı yatıştırıcı sekstir. En etkin sakinleştirici ise kısa ve küçük bir aşk.

Bir gecelik aşklar

*herkez birbirine sürtünüyor. Kimse sarılmıyor. Teflon aşklar peşindeyiz. Şöyle bir sürtünüyoruz, birden ısınır koyuyor gibi oluyoruz. Bir har, bir ateş, bir yangın – aman aman

Sonra birden biri aygazı kapatıyor sanki. Pişen her ne idiyse – çoğu zaman da seks – çarçabuk tüketiliyor. Hamhum şaralop. Öylesine özentisiz bir sofrada, şarapsız ve sohbetsiz.

Ve herkez yoluna, teflonlar dolaba. İşte size küçük aşklar. Teflon günler, neon geceler. 1990 lı yıllar.

*Doymak mı?
Sıradan ilişkiler ile doyar insan
Tıkınarak
Büyük aşklar oysa doyurmazlar asla
Tam tersine iştahını açarlar adamın
Çok ama çok daha büyük sofralara

*aşk bir açlıktır, şehvet ise iştah

*aşkta şehveti sofrada iştaha benzetirler. Doğrudur, ama şöyle ; şehvet aşkın değil asıl aşk şevkin iştahını açar – şehvet aşkın bütün iştahı ise ne o aşk ne de o şehvet uzun ömürlü olur

Erkekler ve kadınların ayrı dünyaları

*Erkekler deli gibi aşık olurlar, zamanla akıllanırlar. Kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar, zamanla delirirler.

*Aşk, kadını ve erkeği farklı etkiler. Aşık olan kadının gözünde başka hiç bir şeyin değeri kalmaz. Aşık olan erkeğin gözünde ise her şey yeniden değerlenir.
Çünkü aşık kadın “nasıl olsa bitecek” sezgisi ile hareket eder. Aşık erkek ise “nasıl olsa sonsuza kadar sürecek” yanılgısıyla….
Aşık kadınlar bu yüzden hep endişeli ve hep huzursuzdurlar; aşık erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön.

*Aşksız bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder, aşksız bir kadın ise efendisiz bir köle.

*Bir erkek kadınından bıktığı için onu terk eder; bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için. Arada çok önemli bir fark var.

*Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar. Bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır.

*Kadın 20. yy. da özgürlüğüne kavuştu.
-yok yahu! Peki sonra ne oldu?

*Toplum ne ikiyüzlüdür yarabbi!
Kadının çapkınına ^^^^^^ derler.
Erkeğin ^^^^^^suna ise çapkın

*Kadın çapkınlığını gizlice yapmak ister. Erkek ise açıkça.
Çünkü çapkınlık erkeğe itibar getirir. Kadına ise sadece baş belası.

*Erkekler arasında çapkınlık hiçbir zaman bu çağdaki kadar popüler olmamıştı.
Neden?
Çünkü artık çapkınlık erkeğin erkekliğini yaşadığı son sığınaktır.

*Erkekler ve kadınlar affetmek ve unutmak konusunda da biraz farklıdırlar. Erkek çabuk unutur ama asla affetmez. Kadın derhal affeder ama asla unutmaz.
Aslında erkeklerde unutmazlar; sadece hatırlarına getirmezler.
Kısaca: İhanetleri kimse unutmaz. Kimi hatırına getirir. Kimi getirmez. Getirenler mutuz olurlar o kadar.

*İtiraf ederiz. Neden mi?
Çünkü bizde aynı suçu işlemişizdir.
Affederiz. Neden mi?
Çünkü bizde aynı suçu işleyebilirdik.
Unuturuz. Neden mi?
Çünkü bizde aynı suçu işleyeceğiz.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

“Emre Yılmaz Şeytanın Fısıldadıkları” için 4 yanıt

  1. noreply@blogger.com (jupiter) avatarı
    noreply@blogger.com (jupiter)

    kardeş sen gerçektende depresyondasın.
    blogunda deprasyon geçirmiş, hiç birşey okunmuyor ki.
    şu renglerı açta dünyana girelim.
    değilse hiç ilgi çekicı değil vala.

  2. noreply@blogger.com (kişisel depresyon anları) avatarı
    noreply@blogger.com (kişisel depresyon anları)

    aslında yazıların orjinali beyaz renkte ancak anlayamadığım bir sebepten dolayı Internet Explorer tarayıcısı renkeleri mor olarak göstermekte. Bir kaç kez ben de denk geldim, uğraştım düzeltemedim. Ben IE kullanmadığım için pek te başarılı olamıyorum…

  3. noreply@blogger.com (kişisel depresyon anları) avatarı
    noreply@blogger.com (kişisel depresyon anları)

    küçükte bir not: fareyle yazıları işaretlediğinizde beyaz olarak görebiliyorsunuz…

  4. noreply@blogger.com (godsyndrome) avatarı
    noreply@blogger.com (godsyndrome)

    *Sevginin karşıtı nefrettir diyorlar.
    Hayır.
    Sevginin karşıtı nefret değildir.
    Yalandır.

    sevginin karşıtı yalan değil umursamazlıktır.

Siz ne düşünüyorsunuz?