Mikael Håfström‘ün son filmi özelliğine sahip Escape Plan zamanınında gönlümüzde taht kurmuş aksiyonun iki kralını karşımıza çıkarıyor. Tabi her ne kadar ikili aksiyonun altından kalmış olsa da artık dede rollerine bürünmelerinin vakti gelmiş. Her ikisinde botokslu yüzleri mimiklerini göstermiyor bize. Zaten bu ikilinin sert mizaçlarıyla mimik göstermeleri bu zamana kadar görülmüş olay değil zaten. Düşünüyorum da karakter rollerine giremeyecekleri için elden ayaktan düşene kadar onları bu şekilde izleyeceğiz anlaşılan.
Neden ikisinin durumlarına bu kadar değindim bilmiyorum ama yine de eskilerden birilerini görmek çok fena değildi. Hele hele Arnold Schwarzenegger‘in geriye dönüp kameraya bakışları Terminatör’ü yad etmeme sebep oldu. Sylvester Stallone ise zaten yine Rocky’nin kopyasıydı.
Film bütün klişeleri bünyesinde toplamış. Bu iki ismi bir arada olduğunda bu klişeleri görmek bize gayet doğal geliyor. Bu klişe aksiyona biraz kafa kurcalayan hikaye eklemişler. Hikaye kafa kurcalıyor ama yinede bazı sorunları yok değil. Filmin ilk yarısı gerçekten düzgün ve karşımıza iyi bir film çıkacakmış gibi hissettirirken, ikinci yarısında aksiyon artınca mantıksızlıklar da alıp başını gidiyor.
Ray Breslin hapishanelerin güvenlik açıklarını araştıran biridir. Her hapishaneye girer ve buradan rahatça kaçar. Sonra eksikleri de bir kitap yazarak belirtir. Filmin başında da mantıklı olarak bir hapishaneden kaçar. Buraya kadar her şey iyidir. Günün birinde devlet tarafından gönderildiğini söyleyen birisi çıkar gelir. Özel suçluların tutulduğu kayıtlarda yer almayan bir hapishaneden bahseder. Büyük şirketler bu projeyi desteklemektedir. Ray Breslin yine yapacağı iş bu hapishaneden kaçmak ve açıklarını göstermektedir. Ancak Ray ve arkadaşlarına ne hapishanenin yeri ne de başka bir şey bilirler. bütün bunlara rağmen Ray teklifi kabul eder.
Ray ve arkadaşları hazırlıklarını yapar Ray’in götürülmesini beklerler. Ray bir grup maskeli insan tarafından alınır ve apar topar götürülür. Derisi altındaki izleme çipini çıkartırlar. Artık arkadaşları Ray’ın yerini belirleyemezler. Ray ise kara ve hava yolculuğundan sonra hapishaneye getirilir. Ray içine düştüğü hapishaneyi inceler ancak çıkılacak gibi değildir. Üstüne üstlük birde burada şiddet görür. Kendisi kurtaracak kodu görevlilere söylemesine rağmen buradan çıkamaz. Bir oyuna geldiğini anlar.
Bu sırada orada tutuklu bulunan Rottmayer ile tanışır ve arkadaş olur. İkisi beraber hapishanede açık aramaya başlar. Ray tecrübesi ile bir çıkış yolu bulur ancak hapishanenin bir gemi olduğunu görür. Nerede olduklarını nereye gittiklerini anlayamamıştır. Bunu öğrenmek için bir başka plan yapar. Tabi hapishanenin müdürü Hobbes’da Ray’ın gerçek kimliğini öğrenir ve onun kitaplarını okuyarak görev yapar. Ray küçük bir çete kurarak buradan çıkmayı başarır.
Belirttiğim gibi filmin ilk yarısı iyi ama ikinci yarısın mantık hataları ile dolu. Ancak tüm bunları bırakıp aksiyon olarak filme bakarsanız keyifle izlenecek bir aksiyon çıkıyor karşımıza. Filmin dikkat çeken bir diğer yönü ise milliyetçilik yapmaması. Filmden sonra şaşırdığımı ve eksiklik duyduğumu söylemeliyim.
Özetlemek gerekirse film çok fazla şey vermiyor. Aksiyon olsun vakit geçsin diyorsanız birebir. Lakin Mikael Håfström için başarılı bir film olmamış. Bence kendisini biraz daha doğa üstü, psikolojik gerilim filmlerinde görmek daha güzel olur. Bu film bir deneme olarak kalsın ve devamı gelmesin diye temenni ediyorum.
Yönetmen: Mikael Håfström
Senaryo: Miles Chapman, Jason Keller
Oyuncular:
Sylvester Stallone | … |
Ray Breslin
|
|
Arnold Schwarzenegger | … |
Rottmayer
|
|
Jim Caviezel | … |
Hobbes
|
|
Faran Tahir | … |
Javed
|
|
Amy Ryan | … |
Abigail
|
|
Sam Neill | … |
Dr. Kyrie
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?