Eva ile karantina günlerinde delirmeceler

The Dreamers 2003

Eva, ilk kez Dreamers ile çıkıyor karşımıza. Henüz 23 yaşında. Tabi öncesinde tiyatro oyunlarıyla ilk profesyonel oyunculuk kariyerine başlamış. Buralarda kazandığı başarılar ve adaylıklarla birlikte Bernardo Bertolucci gibi bir yönetmenin dikkatini çekiyor ve ilk rolünü bu yönetmenden başrol olarak kapıyor. Daha ne olsun ki? Ancak bu film ile birlikte akıllara Eva akıl alan (!) bir kadın olarak kazınıyor. Şöyle bir kamuoyu oylaması yaptığımda genelde insanların ona oyunculuğunun dışında her türlü baktığını gördüm. Gerçi Dreamers yorumlarına baktığımızda halkımızın da o kadar olan biten olay içerisinde ensest olayına takılması aslında bakış açısını ortaya koyuyor. Öyle ki film belli bir bütünü alırken aslında fiili olarak sadece bunu ima ediyor.

Tabi burada filmden bahsetme gerekirse Bertolucci’nin en iyi filmi olmasa da üç genç üzerinden 68 olaylarına bakışı, özgürlük kavramı ver farklı bakış açılarını değerlendirmesi oldukça başarıları. Burada sürekli atıf yapılan ve aralara akışı hiç bozmadan konulan eski film sahnelerini unutmamak lazım. Bir yerde bize çaktırmadan sinema tarihi dersi veriyor.

Yine Eva’ya dönecek olursak bence en iyi oynadığı film bu. Diğer filmlere baktığımızda hem senaryo açısından hem de oyunculuk açısından bu performansı göremiyoruz. Tabi burada yönetmen farkı da ortaya çıkıyor. Adam elindeki cevheri bilmiş ve oynatmış.

Arsène Lupin 2004

Gariptir ki ben Arsen Lüpen’i Peyami Safa’nın Cingöz Recai serisinden biliyorum. Onun haricinde ne başka kitap okudum ne de bu filmden sonra bir Arsen Lüpen izledim. Sanıyorum bu filmin beni içene çekememezliği Arsen Lüpen ile olan bütün bağımı Cingöz ile birlikte öldürmüş. Neyse biz gelelim Eva’ya. Clarisse de Dreux-Soubise rolüyle çıkıyor karşımıza. Yazarken ne zorlandım anlatamam. Neden kopyala – yapıştır yapmadıysam. Bundan sonra zikredeceksem aklımda bulunsun.

Eva filmin 14. dakikası gül cemalini filmde bize gösteriyor. Sonra tabi iki saatlik filmde bol dol görürüz diye merakla bekliyoruz. İlk filmi hatırlıyor insan ister istemez. Ama nerde toplamda yirmi dakika var ya da yok. Tam bir hayal kırıklığı. Oynadığı rol ise yaşına uygun olarak konmuş konu mankeni. Tabi Isabelle’den sonra Clarisse çok yavan gelmiş ona.

Bu arada meraklısına söyleyeyim. Doğru düzgün öpüşürken bile göremiyoruz Eva’yı. E adı boşuna çıkmış demedik. Bi şeyler biliyoruz biz de.

Kingdom of Heaven 2005

Bu film için güzel yorumlar var ama arkadaş ben bir filmde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum ki ben ne filmler izlemiş adamım. Hatta ödül falan da almış. Film tamamen  Orlando Bloom etrafında geçiyor öyle ki filmin ana olayını kaçırıyorsunuz. Bu arada olay da Kudüs’ün Müslümanlar tarafından işgal edilmesi. Gerçi filmi takdir etmek lazım olayalar çok fazla objektif bakmışlar.

Neyse biz asıl konumuz Eva’ya dönelim. Ridley Scott’ın bu filmi ile birlikte Hollywood’da kendisini görmeye başlıyoruz. Yaş 25. O ara ben ne yapıyorum? Askerdeyim. Vay be hayaller hayatlar. Ben yıllarımı harcıyorum insanlar para verip yapıyor. Bizim yaptığımız yanımıza kar. Neyse konuyu bulandırmayayım. İşte bunlar yazıya müdahale eden benliklerin bok yemesi.

Filmi izliyorum izlemesine de bir saat oluyor Eva yok ortada. Bir görünüyor bir kayboluyor. Göründükten yirmi dakika sonra da bir sevişme sahnesi ile çıkıyor karşımıza onda da çok umutlanmayın. Gelip geçici oluyor. E ondan sonra yine yok ortalarda adam gibi. Savaş mavaş derken üç saate yakın süre gelip geçiyor. Valla yine Eva’nın adı çıkmış. Sibylla da Isabelle’in yanından geçemiyor.

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6