Event Horizon

Filmi televizyon kanallarında denk gelerek izlemiştim ancak ancak Türkçe dublaj ve sürekli reklam arasında film izleme uğraşıyla bir filmi ne kadar izleyebilirsiniz ki? Film banada o dönem için sıradan bir film gelmişti. Ancak geçtiğimiz günlerde aklıma takılan bir konunun araştırmasını yaparken (evet kara delikler falan ne alaka değil mi?) bir sebep bu filme ulaştım ve yeniden izlemeye karar verdim.

Filmin yönetmeni Paul W.S. Anderson ve bu film için yönetmenin en iyi filmi diyebilirim. Senarist ise Philip Eisner bu filmde kendisinin en iyi senaryosu. Zaten bundan sonra pek iş çıkarmamış. Filmin konusu oldukça başarılı. Film tamamen kendi kurgusunun ayakları üzerinde duruyor ve oldukça başarılı. Görsel olarak oldukça tatmin edici. Hatta son dönemde yapılan bir çok uzay içerikli bilim kurgudan daha iyi bir görselliğe sahip. Filmdeki bir kaç sahne akılda kalıcı ve emsalleri ile kıyaslanabilir bir biçimde.

Film bilim kurgu korku. Her iki türü de iyi kotarmış. Aslında hep bilim kurgu mu kalsaydı diye sormadım değil. Ancak geçmiş üstünden yıllar, şu dakikadan sonra bana sadece üstüne yorumlar yapıp hayaller kurmak düşer. Filmin hikayesiyse şöyle: Yıl 2040 yılında Lewis and Clark gemisi; Proxima Centauri’ye gitmek üzere Event Horizon adlı bir gemi yola çıkar. Bu yolculuk devam ederken gemiden hiç bir sinyal alınamaz. Gemi sanki kayıplara karışmıştır. Tam yedi yıl sonra bir kurtarma gemisi Event Horizon’dan sinyal alır. Event Horizon’da yaşayanları kurtarmak, gemiyi geri getirmek için oraya bir ekip gönderilir.

Gönderilen ekipte gemi kaptanı Yüzbaşı Miller, Teğmen Starck, pilot Smith, tıbbi teknisyen Peters, mühendis asteğmen Justin, kurtarma teknisyeni Cooper ve travma doktoru C. J. vardır. Bu yedi kişilik ekibin yanına bu görev için hiç tanımadıkları birini daha görevlendirirler. Dr. William Weir’in neden bu görev için atandığıkimse tarafından bilinmemektedir ve mürettebattan kimseyle de pek iyi anlaşamaz.

Event Horizon’a ulaştıktan sonra Dr. Weir gemi mürettebatına küçük bir açıklama yapar. Event Horizon aslında hükumet tarafından gizli bir proje olarak üretilmiş ve amacının, yapay bir kara delik oluşturup, uzaydaki iki nokta arasında daha hızlı seyahat yapmasını olduğunu söyler. Tabi ekip başta buna inanmaz. Onlara bu bir hayal gibi gelir. Ancak gemiyi tasarlayan Dr. Weir’dir.

Ekip araştırma amacıyla Event Horizon’a girdiğinde gemi mürettebatının tamamının öldüğünü görür. Neden öldüklerini araştırsalar da tam bir açıklama bulamazlar. Gemide araştırma yaparken yapay kara delik oluşturma cihazı birden çalışır ve bu sarsıntı ana gemileri Lewis and Clark’ını hasar almasına sebep olur. Bu sırada cihazın çalışmasıyla birlikte oluşan geçide Justin girer ve geri döndüğünde adeta kafayı sıyırmıştır. Lewis and Clark’da oluşan hasar yüzünden de ekip komple Event Horizon’a inmek zorunda kalmıştır. Ancak Event Horizon’da da sadece 20 saatlik oksijen kalmıştır.

Event Horizon’a geldiklerinden beri ise ekip kendi geçmişleri ile ilgili bir takım halisünasyonlar görmeye başlar. Bu sırada eski ekip görüntülerini bulurlar. Bu görüntülerde de eski ekibin bilinçsiz bir biçimde birbirlerine öldürdüklerine şahit olurlar. Tüm bu olanlar sonucunda da Event Horizon’un saf kötülüğün olduğu bir boyuta gittiğini düşünmeye başlarlar. Yani gittiği yer kısaca cehennemdir ve Event Horizon gelirken bu kötülüğü de yanında getirmiştir.

Yüzbaşı Miller, Lewis and Clark’ı onardıktan sorna Event Horizon’u yok edip geri dönmek istemektedir. Ancak Dr. Weir buna karşı çıkar. Gemi ise bir can pazarına dönmüştür. Dr. Weir’de kötülük tarafından ele geçirilir.

Filmin diyalogları, kurgusu oldukça başarılı. Sonlara doğru biraz hikaye karışıp mantıksızlaşıyor ama yine de filmi kotarıyor. Görsel olarakta tatmin edici olduğunu söylemiştim. Oyunculuklar da çok güzel Laurence Fishburne ve Sam Neill çok iyi bir iş çıkarmışlar. Şu ana kadar izlememişseniz kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

Yönetmen: Paul W.S. Anderson

Senaryo: Philip Eisner

Oyuncular:

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt0119081/