İkidir bilmediğim ya da bildiğim, yazar kim olursa olsun, dış görünüşünü merak ettiğimi fark ettim. Zaten hep ederdim de ayrı bir araştırma isteği geldi bana. Bundan sonra da kitabin yanında yazarının resmini de yayınlamaya yarar verdim. Evet okuyarak düşüncelerini tanıyoruz ama şöyle bir görünüşünü de bilelim değil mi Sonuçta kitaplar kadar yazarları da önemli.
Sayıklamalar’ı da aylar önce okumuştum ve Instagram’da bir alıntı yapmışım. Onu yayınlayıp kitaba geçeyim.
https://instagram.com/p/BgnQaayg7kN/
Sayıklamalar
Sayıklamalar Ferhat Uludere’nin ilk kitabı. 2002 yılında yayımlanmış kitap 2015 yılında yeniden basılmış. Ferhat Uludere’nin daha önce 1001 Fıçı Bira ve Son 11 kitaplarına yer vermiştim. Bir kitapta burada yazılmak için bekliyor. Tabi Sayıklamalar’a göre 1001 Fıçı Bira ve Son 11’in daha akıcı ve keyifli olduğunu söylemeliyim. Bir gerçekte Sayıklamaların bir öykü kitabı olarak çoğunlukla karamsar hikayelere sahip olması. Şimdi buna kendimden pay çıkartırsam evet aslında yazarın kitabı çıkardığı dönemde bu şekilde bunalım olması oldukça normal.
Sayıklamalar’da yirmi üç hikaye var. İçlerinden de birini seçmem gerekirse beni en çok etkileyen bu kitapta “Teleskop” oldu. Tabi diğer hikayeler de okuyucuyu es geçmiyor ve bir yerinden yakalayıp, hayatınızı bu hikayelere yatırıp düşünmeye başlıyorsunuz. Okumanızı tavsiye ederim.
Kitap Arkası
Sayıklamalar, Ferhat Uludere’nin ilk kitabı. İnsanı etkileyen hikâyelerin olduğu bir kitap. Yaşamak yıllarla ölçülen bir şey değildir, ama bu öyküler sanki daha çok yaşamış birinin elinden çıkmış izlenimi uyandırıyor. Bu yüzden de hikâyeler yürek burkucu ve etkileyici. Ben şahsen, kimine önceden aşina olduğum halde hepsini okudum, sonra kimine bir kez daha baktım. Sonra da, uzun süre aklıma takıldıklarını fark ettim. Daha doğrusu aklıma takılan tek tek hikâyelerin kendilerinden çok, bir dünyaydı, Ferhat tarafından yaratılmış bir dünya: Çaresiz bir yalnızlık güzellemesi, imkânsız bir ilişkiler bütünü, loş odalar, yağmur, ne yaptığını bildiğini sanan insanlarla kendisine neyin niye yapıldığını anlamayan insanlar. Ve bir tür üçüncü göz sahibi, yaradılış yumağının nedenini ve hikmetini anlamamış (belki de, zahmet etmemiş) bile olsa, nasıl sarıldığını bilen bir insan. Dünyayı bize kendi köşesinden bakarak anlatan, her zaman anlatıcı olmayan bir anlatıcı. Ferhat dünyaya biraz da Borges gibi bakıyor. Gören gözlerin sathi taramasından çok, görmeyen gözlerin deşici eşici bakışıyla…
-Sevin Okyay-
Sözlerim yok, yeminlerim, yalanlarım… Her çabam boşa çıktı ve utandım adımın çağrısından.
Günlerdir, haftalardır, aylardır, belki de yıllardır aynı hikayede dolaşıyorum. Üşüyorum. Bitişikte bir kedi ağlıyor, cenazesi çoktan kaldırıldı oysa ki. Dumanlar arasında kesildi soluğu. Alevler yaladı ruhunu. Hala ağlıyor.
Şehirle yok olmak istiyorum. Dİnamitlendi her yan, fitiller ateşlendi.
Patlamadı dinamitler. Şehir ayakta hala, bir tek ben öldüm, yaşamak bir tek benim hakkımdı çünkü.Yayınevi: Yitik Ülke
İlk Baskı Yılı : 2002
Sayfa Sayısı : 92
Siz ne düşünüyorsunuz?