Günce

Vapurun başüstünde, baharın alacakaranlığından kalmış sert ve serin rüzgar, ardına kattığı denizin kirli kokusuyla beraber; dilimin dilimin ucuna kadar gelmiş öfke ve şiddet doku kelimeleri boğazıma düğümlemiş, üstüne üstlük yaptığı baskı ile içime hapsettigi öfkenin gözlerime baskı yapıp göz pınarlarımı sıkıştırmaya başlamıştı.
Yine aynı rüzgar sanki gözlerimden alacağı varmış gibi, gözlüklerimi hiç kaale almadan gözlerime baskı yapıyor, ikili sıkıştırma arasında kalan gözlerim göz pınarlarıma ikinci kez hoşnutsuzluğunu ve acısını bildiriyordu. Göz pınarlarım ise bu yoğun baskılara dayanamayıp en iyi bildiği işi yaparak, bir kaç damla yaşı ard arda bırakıyordu.
Erkekliğe bok sürdürmeyen ben göğsümü esen rüzgara biraz daha gererek aklımdaki düşünceleri ve duyguları insanlardan saklamaya çalışıyordum.
Nasıl bu duruma geldim diye sorguladım kendimi. Oysa sabah dilime plesenk ettiğim ‘Neler oluyor hayatta’ şarkısına ithafen mutlu olmam gerekirdi. Aslında sözlerini şöyle üstünkörü aklımdan geçirdiğimde çoğunluğu temenni olan bir şarkının mutluluk vermesini beklemek biraz garip geldi bana. Bazı olgular nedense işlemiş bünyemize.
Vapurun yanaşmasına yakın, set ve dik bir şekilde ayağa kalkarak, yüzüme iyice yayılmakta olan gözyaşlarını sildim. Ancak binbir hüsumetle başlamış olan gün yine kazığını atıp, vapurun kaptanı, rüzgar, deniz, dalga, iskele, iskeleye bağlanmış eski lastikler bir olarak yine sarılmamı sağladı. Vapur iskeleye şiddetle vurmuş, ayağa kalktığımda hissettiğim ve hissettirdiğm o güven çekip gitmiş kendini süt dökmüş kuzuya bırakmıştı. Bu değişimi size ‘Titrek’ ile açıklayabilirim. Şu He-Man deki sonradan ‘Atılgan’ olan Titrek ile. Neyseki bu sefer avuntum vapurdaki tüm insanların aynı darbeyi almış olması oldu. Yani yanlız değildim. Mutlu olabilirdim belkide…


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?