Günceler 3

Talihsizlik varlıklar için olağan bir şey. Lakin bazıları için bir dakika, bazıları için bir gün, bazıları için bir ay, bazıları için ise bir sene sürer. Bazıları için ise ömrünün sonuna kadar… Bu ömrün sonuna kadar olanlar zaten doğuştan da talihsiz olanlardır. Şevket Süreyya Aydemir’in dediğine göre “talih” gözü tepesinde olan tek gözlü bir devmiş. Talihin kendisine gülmesini isteyenlerin içerisinden -herkes yani- birini gelişi güzel yakalar, onu gökyüzüne çıkarırmış. Gökyüzüne çıkardığı talihliye şöyle bir baktıktan sonra onu beğenirse yanında tutar, beğenmezse de öylece aşağıya bırakırmış.

Aslında buradan talihin, talihsizlik olarak herkese eşit dağıldığını da söyleyebiliriz. Ancak burada tahin, gökyüzünden inip, insanlardan birini seçme anına nasıl bir isim koymalıyız anlayamadım. Onun seçilmesi de bir talih mi, onun seçilmesine sebep olan bir başka talih mi var ortada? Bu talih matruşka gibi bir şey midir?

Yazdan kalma bir gündü. Sıkıcıydı. Hava ısındıkca daha da sıkıcı olmaya başlıyordu. İskelet sistemime ağırlık yapan etlerim, onların ağrımasına sebep olmuştu. En çokta diz kapaklarımdan altı. Akılsız başın acısının ayakların çektiği doğruydu. Ancak hangi konuda akılsızlık yapmıştım bunu bilmiyordum. Akıl da doğuştan gelen bir şey. Sonrada talih gibi dağıtılmıyorduda. Bir karasızlık içerisindeydim. Yeni bir başlangıç için gök yüzünün kararmasını beklemek ve gözlerimi kapatmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.

Yani dünyalar isteyenler için var sadece…