Günceler 6

Kulaklarım büyüyor. Her geçen dakika, her geçen saniye ve fısıldamaları daha eksiksiz duyuyorum. Mide bulandıran fısıldamaları. Kahreden, yalnızlaştıran fısıldamaları.
Beynimin içinde kurgulayıp kendimin bile inanmadığı gerçeklik.
Burnum büyüyor. Dünyanın leş kokusu usulca insanlardan yayılıyor, biz hayvanlardan, bitkilerden yayıldığını düşünürken. Oysa temiz bir gün…

Kış soğukları yaklaşıyordu. Sabaha karşı pencereden içeri giren hava açıkta kalan kıçımi telafisi sancılı olacak bir sürece sokuyordu. Müzeden içeri girdiğimde arkamdan esen rüzgarın eminim ki bununla bir ilişkisi vardı. Tuvalet ihtiyacım olmasa müzeleri sadece önünde buluşmak için kullanıyordum.
Oysa küçüklüğüm arkeolog olmayi isteyerek geçmişti. Ayşegül Aldinç o zaman hafızama kazınmıştı. Taşların Sırrında…
Büyüdükçe, hayal gücü yerlerde sürünmeye başladıkça, insan hayattan zevk almamaya da başlıyordu. O zamanlarda belki de varolmayan döküntüler, olmasını hayal ettiklerimizle beraber mutluluğu getiriyordu bize.
Şimdi ise mutluluk umduğumuz şeyler, kendimizden başkası, kağıt parçaları, hırs vs…

Düşünülecek, düşünülmesi dayatılan o kadar çok şey var ki… Belkide biraz olsun onlardan kaçtığımız için tuvalette daha mutluyuz…

Mutluyduk yada elimize telefonlar gelene kadar… Beni ekleyebilir misiniz hayatınızın bir köşesine? İçine sıçmayacağımı garanti edemem ama…
Bilenlere sorun. Bu havalar insanlara göre değil. Köpek havası bunlar… Uzun kulaklı sivri dişli. Sabah ezanına uluyanlardan…


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?