güne başlamak…

Yine Santana Put Your Lights ile gözlerimi açıyorum güne. Aynı bitlinlik… çoğu kez ardına sığındığım uyku nöbetlerinden biri… hayır bu bir nöbet değil sadece alışkanlık. Biraz daha uyuma sınırımı zorluyorum, gözlerimi açtığımdaysa beş dakikalık limitim on beş dakikaya çıkmış… bu duruma yabancı mıyım? Kesinlikle hayır!

Ani bir hareketle yataktan atıyorum kedimi. Üzerimde savuracağım bir yorganım yok, bu yüzden yatağı toplama gibi bir derdim de olmuyor… Gün geçtikçe daha çok tembelleşiyroum sanırım. Oysa ki insanlar yaşlandıkça, tembelliği üzerleriden atarlarmış…

Soğuk bir duşun altına giriyorum ayılmak için. Her ne kadar depoda ısınmaya başlamış suyun sıcaklığı beklediğimin derecede titretmese de vücudumu, yüzüme şiddetle tutuyorum. Gözlerimin üstüne… yine de göz kapaklareımın ağırlığı azalmıyor. Bu zaman kaybundan başla bir şey değil, çıkıyorum…

Ve şimdi ne giyeceğim korkusu… Bazen düşünüyorum dolabımı Einstein’ın yaptığı gibi tek renge çevirmeliyim. Ama tek çeşit ayni şeyleri giyinme kaırkusu… İnsanlar sizi giyimlerinize göre de yargılıyorlar değil mi? Hele hele büyük bir yerde çalışıyorsan. Zaten azınlık olan kiyafetlerimden birşeyler seçmeliyim… Herhangi birisi… Yo bir dakika! Renk uyumu da önemli…

Sanırım hayata alışmakta hala zorluk çekiyorum…
Ama yinede başarılıyım…

Ve ayakkabılarım… Hala boyasız… Çıkma vakti…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?