Hasret…

Ağustos ayında, catlaklarindan karıncaların fiskirdigi toprağın içinde yeni filizlenen bir bitkinin yağmura olan hasreti gibi sana olan hasretim. Ben de onun gibi bir yandan Allah’a yakarirken bir yandan da umarsız insan oğlundan medet umuyordum. Ancak hiç bir insanoğlu kendi içinde bulunmadığı dert için bir çözüm aramiyordu. Elbette her birinin yardım maskesi altında kotuluklerini gizlemisti diyemem onların yardım etme çabaları da yatsinamaz lakin dert sahibinden başkasını bogmuyordu engin denizlerde.
Benim için tek lütuf yağmurun toprağa kavuştuğu anda saldığı müthiş mutluluk kokusu gibi yanımda senin kokunu almaktı. Ben bir çorak topraksam eğer senin bir damlan, karşımda oturdugun kahve rengi koltuk üzerindeki iri kestane şekeri gözlerinin bir bakışı canlanmama yeterdi ve bir çok canlıyı yaşatmaya.
Bunlar güzel hayaller deniz üstünde saatlerce uçan martilarin kurdukları gibi…