Bu hafta çok sosyal bir insan olarak gördüm kendimi. Aynaya baktığımda da hissettim bunu. Ne kadar içe kapanık, asosyal de olsanız elbette sizinde sosyal olaylara karşı bir tepki ve duruşunuz oluyor. Aslında her ne kadar bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın desekte birileri dokunuyor ve dürtüyor.
Malum pazar günü Haydarpaşa garının yandığını gördük. İçimiz titredi elbet. İstanbul’un ikonu olmasından mıdır, yoksa bir çok insanın hayallerini özlemlerini, hasretlerini giderdiği ve başlattığından mıdır bilinmez ama herkeste bir burukluk oluştu. Çok eskisini bilmiyoruz ama o eski siyah beyaz filmlerinden aklımıza yer etmiş ayrı bir değeri vardı Haydarpaşa Garının. O İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan bir kapıydı. Taşı toprağı altın olan şehrin ilk ayakla temas edilen noktasıydı.
Herkes için bir anlamı vardı. Benim kendisi ile ilgili büyük anılarım olmadı ancak onun yanında küçük sayılacak hayatıma sıkıştırdığım anılar da mevcut. En önemlisi Avrupa’dan, Anadolu’ya, Anadolu’dan Avrupa’ya geçerken onun öyle görkemli bir şekilde ayakta durmasının verdiği güven. Ancak biz ne kadar bu hissiyatla savrulsakta, herkes korumaya kollamaya çalışsa da karşılaştıklarımız bizi üzer cinsten. Böylesine tarih yüklü binada ne olduğu belirsiz çıkan bir yangın hepimizi şoke ediyor. Yangının çıkma sebebi ise çatıda yapılan izolasyon. Yani yapalım derken yıkıyoruz. Ancak böyle bir tarihi yer nasıl oluyorda birden bire yanmaya başlıyor. Hiç mi kontrol edilmiyor? İstanbulda her gün onlarca binada bu işlem uygulanıyor. Çoğunda bu olaylarla karşılaşmıyoruz. Buradan da anlaşılıyorki bu işi yapan insanlar kontrolsüz ve eğitimsiz kişiler. Bir nevi sokaktan toplanılan ucuz ameleleri bir tarihi eseri restore etmek için tutup getiriyoruz. Kişileri aşağılamak olmasın evet bu olabilir ancak bunları kontrol eden bir mekanizmada mı yok?
Herkesin bir üstü ile denetlendiği memleketimde yapılan bu çalışmayı denetleyen hiç kimse mi yok? Her bina yanabilir. Evet, Haydarpaşa Garı da daha önce yanmıştı. I. Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere 1917’de yapılan bir sabotajla çıkmıştı bu yangın. O kadar sene bir şey olmamış, şimdide aslında bir sabotaj mı sorusu geliyor aklıma. Neden olmasın ki? Daha geçen gün sebepsiz yere yanan ormanlarımız satışa çıktı, Haydarpaşa’nın yeri de güzel o da yanıp satışa çıkmaması için bir sebep mi var?
Haydarpaşa Garı, yaşayan bir tarih. Hala içerisinde insanlar tarih yazıyor. Yazmaya da devam edecek. Yalnız bu yaşayan tarihi yaşatmaya devam edemeyeceklerse, tarihi sergileyen bir müze olsun daha iyi… En azından hatıralarımız, hikayelerimiz, şiirlerimiz öksüz kalmaz…
Siz ne düşünüyorsunuz?