ellerim düzgün. parmaklarım birbirine kenetlenmiş baş parmaklarım havada birbirinin etrafında dönüyor. bunu babaannemden öğreniştim ve yaşım ilerledikçe daha fazla yapmaya başladım… onun gibi fazla unutuyorum artık, ya da benimle çok ilgilenilmeisni istiyorum. bazen ilgi boğazıma atılmış bir ilmik gibi oluyor. bazen tüm hücrelerim sökülüyor örme bir kazak gibi… aslında ben kazak giyemiyorum. sebebini bilmediğim, hatta hayatımdan bir şeyler götüreceğini bildiğim için bilmek istemediğim şeyler giydirmiyor bana kazak. kokuyorum. bir sonraki adımdan… ardımda bıraktığım gurursuzluk tablosu korkutuyor belkide beni…
dudaklarım büyüyor, ellerim şişiyor, kendimden geçmeye çalıştıkça bir hararet içimde… hayaletler büyüyor odanın duvarlarında. yarına dair tek bir şey, aynadan yansıyan umut ve ulaşmaya çalıştığımda vücudumu kesen cam kırıkları… her şeyi seviyorum. hayatı bile… hemde onu bu kadar sevdiğimi gözardı ettiğim için lanet okuyorum kenedime… son bir kez daha canlanıyor gözlerimin önünde ‘are you talking to me?”
hayır kimseyle konuşamıyorum. aslında çenem düşmüş bir vaziyette. tüm hayatımda olup biteni dakikasında anlatabilirim… ya da anlattım diye kandırabilirim… kendime yaptığım gibi… şimdi dönüşen günlerin getirdiği gibi…
herkes bir gün gitti, kalanlar kendilerini bırakmamışlardı zaten…
Siz ne düşünüyorsunuz?