Aslında filme baktığımda bir eş cinsel aşk hikayesi ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Filmin konusu hakkında hiç bir bilgimde yoktu. Bu bilinçsizlikle sadece filmin 5 dalda Oscar adayı olduğu biliyordum. Bunlardan en önemli adaylıklar En İyi Film ve En İyi Orijinal senaryoydu. Açıkça belirtmeliyim ki Her Oscar adayları içerisinde izlediğim en başarılı film. Bence En İyi Film ödülünü de hal eden bir film. Bunun yanı sıra Joaquin Phoenix nasıl oldu da en iyi oyuncu adayı olamadı onu da anlamış değilim. Bir diğer oyuncu olan Amy Adams ise bence bu rolü ile en iyi yardımcı kadıncı oyuncu adayı olabilirdi.
Bir ödül alarak beni şaşırtsa da aslında film için 2013 yılının en etkili en başarılı filmi diyebilirim. Filmi izleyenler kesinlikle film bittikten sonra oturup düşünmeden edememişlerdir. Bir çok yoruma baktığımda da izleyenlerle aynı fikirde olduğumu düşünüyorum. Filmin konusu içeriği ile bağlantılı mı bilmiyorum ama film beni çok etkiledi. Belki de beklentimin düşük olması ve filmin beklentimin üzerinde çıkması benim bu kadar etkilenmeme sebep oldu.
Yönetmen ve senarist Spike Jonze‘nin işlerine baktığımızda kendisini daha çok kısa film ve belgesellerde görüyoruz. Bu sanıyorum ikinci uzun metrajlı filmi. Her’i izlerken ben sanki belgesel tadı aldım. Tek fark sanki görüntüler üzerinde konuşan birinin olmamasıydı. Ancak gerek kullanılan müzikleri gerek ortam ve kamera açıları kendinizi filmin bir parçası olarak hissetmenizi sağlıyor. İster istemez Theodore karakterinden bir şeyler buluyorsunuz kendinizde.
Theodore karakterine biraz baktığımızda sanki biraz abartı bir karakter gibi çıkıyor karşımızda. Sessiz, sakin, duygusal, güzel şeyler yazan, oldukça kibar, zeki biri. Gel gelelim tüm bu özellikleri bünyesinde barındırmasına rağmen bir türlü düzgün bir ilişki sahibi olamamış. Karakter abartı gibi gözükse de aslında bunun gerçek olduğunu düşünmüyorum. Böyle insanlar mevcut ve aslında bir yerde içinde bulunduğu acı durumu onun yaşaması için bir neden. Mutluluk yada melankolik havadan bir an için sıyrılması aslında bir nevi hayattan vazgeçmesi anlamına gelmekte. Burada Theodore karakterinin yalnızlığının varacağı nokta eskiden kitaplar olurken, teknoloji gelişimi ile birlikte bilgisayar programı oluyor.
Film bir yerde sarıldığımız teknoloji ile ne kadar yalnız olduğumuzu, aslında sarıldığımız teknolojinin yalnızlığımızı avutmak için bir gereç olduğunu gösteriyor. Burada sanal sosyalliği ayrı tutmak lazım. Asosyal tabiri her ne kadar fiziksel temaları içerse de yalnız olduğunu düşünen asosyal sanal ortamda da asosyaldir. Burada gördüğümüz Theodore’de bu statüye giriyor.
Theodore’un çalıştığı iş yerindeki arkadaşları haricinde ve eski arkadaşı Amy haricinde başka arkadaşını görmüyoruz. Onlar ile de dışarıda görüşmeleri sadece belli periyotlarda oluyor. Başta filme baktığımızda bunun Samantha ile kurduğu ilişkiden kaynaklandığını düşünebilirsiniz ama Samantha hayatına dahil olmadan önce de aslında Theodore’un hayatı aynı bunu filmin ilk dakikasından anlıyorsunuz.
Filmin gerek görselliği, gerek müzikleri, gerekse kurgusu, gerek kostümleriyle oldukça başarılı. Senaryo ince bir şekilde düşünülmüş, her replik ince elenip sık dokunmuş ve filmin bir çok repliği güzel ve akılda kalıcı. Tabi bir de anlatılan bir aşk hikayesi var. Olur mu olmaz mı bilmem ama ki ben ilerleyen zamanlarda olacağına inanıyorum anlatılan hikaye aslında aşkın biraz da o görünce çarpan kalpten çok düşünsel bir şey olduğunu ortaya koyuyor. Aslında aşk düşünce kıvrımlarının oluşturduğu bir duygudan başaka bir şey değil.
Filme dönelim. Theodore eşinden ayrılmış yalnız yaşayan bir adamdır. Karısıyla beraber büyümüş bir yerden sonrada sanki evlenmek zorunda hissettiği için evlenmiştir. Aslında karısını seviyordur. Ancak bunu herkesin anladığı şekilde ifade etmek onun için biraz zordur. Biraz bencil gibi göründüğü sebepten dolayı karısı onu terk etmiş ve boşanma davası açmıştır. Ancak Theodore karısının evi terk etmesi üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala boşanma kağıtlarını imzalamamıştır.
Günün birinde bilardoda bir reklam görür. Reklam yapay zeka bir işletim sisteminden bahsetmektedir. Theodore işletim sistemini alır ve bilgisayarına kurar. Kurarken sistem bir kaç soru sorar ona ve Theodore işletim sistemini kadın olarak seçer. İlk kurulumdan sonra işleitm sistemi ile aralarında bir konuşma geçer. Theodore önce bu sisteme hayret eder. Ancak sonra o kadar çok şey paylaşırlar ki birbirlerini tamamlayan iki öğe olurlar.
Kendine Samantha adını takan işletim sistemi yapay zekanın verdiği esneklikle Theodore’dan ve internetten bir çok şey öğrenir ve ikisi yakınlaşır çıkmaya başlarlar. Theodore bu durumu başta kabullenmese de Samantha’ya aşık olmuştur. Samantha da ona aşık olduğunu hissetmektedir. Bir süre ilişkileri bu şekilde gider. Ancak Samantha yeni şeyler öğrendikçe yeni ufuklar keşfeder ve Theodore’dan uzaklaşır.
Tabi bu esnada yalanan sanal ilişkiler Samantha’nın orgazm anının karartılarak verilmesi aslında telefonda yapılan sekslere de atıfta bulunuyor. Zaten film açılışıda bu şekilde yapıyor.
Aslında filmi anlatacak bir şey yok, kesinlikle izlenmesi gerekir. Üzerine ne kadar yazılırsa yazılsın, ne kadar konuşulursa konuşulsun eksik kalacak, saatlerce hakkında konuşulabilecek bir film Her. Kesinlikle tavsiye ederim. Mutlaka izleyin. Bence 2013’ün en iyi filmlerinden biri. Her şeyiyle. Bu arada filmin müziklerini Arcade Fire yapmış. Es geçmek olmaz.
Yönetmen – Senaryo: Spike Jonze
Oyuncular:
Joaquin Phoenix | … |
Theodore
|
|
Chris Pratt | … |
Paul
|
|
Rooney Mara | … |
Catherine
|
|
Scarlett Johansson | … |
Samantha (ses)
|
|
Amy Adams | … |
Amy
|
|
Matt Letscher | … |
Charles
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?