Senaryosunu Engin Günaydın‘ın yazdığı filmin yönetmen koltuğunda Çağrı Bayrak var. Yönetmeni bazı Galip Derviş‘in ikinci yönetmeni olması sebebi ile tanıyoruz. Zaten film Barakuda Film yapımı ve Galip Derviş ekibine bir kaç ilave yapılarak film çekilmiş. Film konusunda biraz tereddütteyim. Aslında film oldukça samimi ve keyifle izlenen bir film ama Engin Günaydın’ın diğer filmlerine de baktığımızda oldukça basit kalan bir film.
Muhtemelen Erol Günaydın hemen hemen her 35 yaş üstü erkeğin düşüncelerini kaleme alarak oturmuş bir hikaye yazmış ve buna filmde iç ses demiş. Tabi bu şekilde bir senaryo olmuyor derken içeriye aksiyon olsun diye güzel bir kız, bir kaç gereksiz sahne ekleyip, romantik komedi dozunu arttırmaya çalışmış. Bu bölümler genelde filmin ikinci bölümüne tekabül ederken, ikinci bölüm biraz klasik ve olmamış halini almış. Tabi bu ilk başlarda çıtanın yükselmesi ve sona doğru düşmesinden kaynaklı bir algı. Yoksa film genel olarak eğlenceli.
Filmin ikinci yarısı dedim ya, bence gezi sahneleri oldukça gereksiz sahnelerdi. Sadece zaman geçirmek için yapılmış olduğunu düşünüyorum. Aslında bunun yerine biraz daha düşünülüp ana hikayenin o iç sesin kurgularına yer verilse daha iyiymiş.
Film teknik açıdan iyi. Görüntü yönetimi güzel, senaryo iyi, sesi bir çok Türk filmine göre iyiydi. Filmi en çok kotaran kısım ise tabi ki oyunculardı. Başrol, yan rol demeden hepsi rolünün hakkını vermişlerdi ve oldukça doğal oynamışlardı. Zaten karakterlere empati kurmamızın en büyük etkisi de bu doğallıktı. Karikatürize edilen bir çok karakter ve olayda bu sebeple bize doğalmış gibi geliyordu.
Selim kendi halinde, özgüveni eksik bir yazardır. Kimseyle doğru dürüst ilişki kuramaz. Bu yalnızlığı onu alkolikliğe kadar itmiştir. Artık yalnızlıktan sıkılmış buna çözüm ararken, kendinin düzene girmesi gerektiğini düşünürken, biraz da annesinin baskısıyla annesi ile yaşamaya karar verir. Umreden dönen annesine bu isteğini açar. Tabi kadın oğlunun isteğini kırmaz ve yerine yerleşir. Selim için hayatında değişim başlamıştır.
Bir gün spor salonunda sakarlığı sayesinde kendini yaralar. Ona, salonda spor yapan güzeller güzeli Ayşıl yardım eder. Ayşıl hem güzel hem zengin bir kadındır. Selim daha ilk dakikasında ona aşık olur ama Ayşıl, Selim için fazladır. Derken garip bir şekilde Ayşıl’da Selim’e aşık olur. Ancak Selim böyle bir kızın kendisine aşık olacağına inanmaz. Bu şekilde ilişki başlar. Sonraki aşama ise Selim’in annesi Mehpare’ye Ayşıl’ı sevdirmektir. Ama bu çok zor iştir.
Ben filmi çok sevdim. Açıkçası iç seslerin çoğunu kendi iç sesimmiş gibi de sahiplendim. Tabi bu bana özel bir durum mu yoksa benim yaşıtlarımın çoğu mu aynı şeyleri düşündü bilmiyorum ama sanki ortalama bir Türk erkeğinin tamamının düşüncelere katılabileceğini düşünüyorum. Tabi arada bölümlendirmek lazım. Birde Aysil karakterinin bu kadar kabullenen olmasını birazda Avrupa’dan gelmesine bağlıyorum. Sanki biraz daha ön yargısız ve istediğini yapan bir karakter gibi geldi bana. Sanıyorum burada eğitim almış bir karakteri bu yüzden yazmamışlar.
Evet, film daha iyi olabilirdi ama bu haliyle de iyi ve izlenmesi keyifli. Ben izleyin derim.
Yönetmen: Çağrı Bayrak
Senaryo: Engin Günaydın
Oyuncular:
Füsun Demirel | … |
Mehpare
|
|
Engin Günaydın | … |
Selim
|
|
Hamdi Kahraman | … |
Mahir
|
|
Ersin Korkut | … |
Yılmaz
|
|
Leyla Lidya Tugutlu | … |
Aysil
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?