Üç gibi öğle uykumdan uyandım. Uykumun hassas noktalarında duymuş olduğunu düşündüğüm, yağmurun sesi ve uzanmadan önce çalıştırdığım çamaşır makinesinin sesi durmuştu. Zaten bu aralar temizlik namına sadece çamaşır yıkıyordum (arada bir bulaşığı da unutmamak lazım). Etrafta biriken tozlar, evde en çok kullandığım noktayı tespit edecek dereceye gelmişti.
Ancak uykumdan uyanmamın sebebi bu sessizlik değil üst kattan gelen bağırışmalardı. İnsan sessizlikte nasıl uyanır demeyin bu uyku psikolojinizle çok alakalı.
Sürekli parti vermelerine alışkın olduğum üst dairede şimdi böyle bağırışmaların olması beni biraz şaşırtmıştı. Tabi bu gürültülerin üst kattan gelmiş olmasını anlamam biraz uzun sürdü desem yeridir. Çünkü hala kendimi bol gürültülü bir rüyanın içinde sanıyordum. Gözlerimi açıp, yeşil oval tavan lambasına baktığımda sesin yukarıdan geldiğine tam anlamıyla emin olmuştum. Ancak yukarıdan gelen sesi, sadece dinlemeye çalıştığınızda, bağırışmalar size anlamlı noktaları yakalama fırsatı vermediğinden konuya pek vakıf olamıyorsunuz.
Kulağımı biraz daha kabarttım. Uzaktan böğürtü gibi gelen sesler biraz daha anlaşılır oldu. İçlerinden yakıladıklarım ise, “özlemek, aşk, sevmek, yapmak, istememekti”. Elbette ben bunları birer cümle içerisinde kullanabilirim ancak yukarıda dinlediğim tadıvermezdi kesinlikle. Gerçi ben duymuş gibi de yazabilirdim okuyucunun he haneri olacak ki bundan…
Tartışma biraz daha hararetlenmişti. Üst komşularımın sadece öğrenci olduklarını biliyordum. Bir kaç kez apartman içerisine giriş çıkışlarda birilerine rastlamıştım ama her biri farklı kişilerdi. Herhalde yirmi kişi yaşamıyordur üst katta. Bunlardan birisini bir kaç kez görmüştüm. Hatta birisi kablolu tv kodunu sormuştu bana, hiç öyle şeylerle alakam yoktur işim düşmedikçe… Bahsi geçen bu kişiyi bir de apartman çıkışında Amerikan futbolu yapanların giydiği o koca korunaklı kıyafetlerle görmüştüm. (Amerikan futbolu desem de öyle iri yarı bir herif düşünmeyin. Benim boyumda hatta kısa bile…)
Hayalimde kavga edenlerden birini oluşturmuştum. Sıra gelmişti, işin en zor kısmına, sürekli bağırıp duran, kadın karaktere. Yerleştirebileceğim bir kadın karakter yoktu. Bir dakika. Bir dakika. Geçtiğimiz sabah apartman kapısında karşılaştığım dalgalı saçlı, şortlu kız vardı. Kız zili çalıyordu. En son telefonuna yönlenmişti ki, apartmandan çıkan birini görmek onu bu hamlesini durdurdu. Durun bakalım kız hakkında ne hatırlıyorum; dalgalı saçlı, şortlu ve elinde teknik çizimlerin konulduğu kocaman bir çanta ve içinde dışarıya çıkmış t cetveli. Başka neler var…
Aslında bu kadar yeterdi. En azından şu an bağırışabilme ihtimalli olan kişileri sıralamıştım. En azından elimde bu oyunun kahramanı olabilecek iki karakter vardır. Şimdi ise kurulan cümleler arasında (savrulan demeliyim) yaptıkları hareketleri de tahmin etmeye çalışıyordum. Çünkü çok fazla olmasa da tavandan sürtünme sesleri geliyordu. Aslında tam anlamıyla ayılmamış beynim için bu biraz zordu.
Bu tartışma neden çıkmış olabilirdi? Elbette içinde boğulacak kadar derin bir konu bu ama asıl neden insanların, karşıdaki kişinin yaptıklarını yada yapabileceklerini düşünerek onla beraber olması ve aşık olmasıdır. Bu karşıdaki kişinin karakterini kesinlikle hiçe saymaktır. Tabi karşımızdaki görmek istediğimiz klişenin dışına çıktığında olayların çıkması yada tartışmaların başlaması, belkide düşüncelerin susması en mümkün olasılıktır. Yan, burada aslında birlikte olduğumuz kişi o kişiden çok vasıftır ve böyle bir ilişki, çalkantılıdır. Bu şekildeki bir kişi en fazla diyaloglardan kaçınır yada karşıdakinin sevdiği muhabbetleri yapar…
Durum böyledir aslında. Aşk doktoru yada ikili ilişkiler uzmanı olarak ahkam kesmek bana düşmez. Bu beynimde dolanan onlarca karakterden seçtiğim iki kişinin yaşadığı sorun… Gerçek midir oda tartışılır… Ancak şuanda çökmüş sessizliğin bana verdiği mesaj acaba bir barışma seksinin yapıldığı mıdır? Yani en iyilerden biri sayılan seksin…
Sanırım ilerleyen dakikalarda bunu tasarlamak daha zevkli olacak…
Siz ne düşünüyorsunuz?