Son dönemlerde iş için İzmit’e fazla gitmeye başladım. Hal böyle olunca yemek yiyecek yeni yerlerde keşfetmek gerekti. Tabi bu keşifleri ben yapmıyorum. İzmitli arkadaşlar var sağ olsunlar onlar bizi götürüyorlar. Bizim zamanımızda bu kadar gidecek yer yoktu. Ya da vardı da öğrenci olduğumuz için biz bilmiyorduk.
Karaaslan Kamping adından da anlaşılabileceği gibi bir kamp alanı. İsterseniz çadır kurup, isterseniz de buradaki ahşap evlerde kalabiliyorsunuz. Yazın ayrı, kışın ayrı. Dağ yamacında, şehirden uzak olduğu için oldukça sakin. Tabi biz kış ortasında gittik yazın yada yaza doğru aynı şekilde sakin olur mu bilemeyeceğim. Bu arada gecelik ne kadar diye sorduk açıkçası bize pahalı geldi. Kişi başı 100 küsür kahvaltı durumuna göre değişiyor. Çadır konusunu konuşmadık.Bu fiyatlara orantılı olarak onunda çok uygun olacağını düşünmüyorum.
Ancak burada kalmak zorunda değilsiniz. Kahvaltısı ve yemekleri de var. Biz akşam yemeği -geceye kaçtı biraz- için gittik. Oldukça lezzetli yiyecekler karşıladı bizi. Son dönemde bu kadar yediğimi hatırlamıyorum zafiyetten ölecektik neredeyse.
Yemek alanları derenin kenarına konulmuş, Bölüm olarak kapatılmış, büyük ve küçükleri de var. Yani aile yada arkadaş gurubu ile rahatlıkla bir yemek düzenleyebilirsiniz ve diğer insanlarla kaşımak zorunda da değilsiniz. Bu kapatılmış alan içerisinde de bir fındık sobası vardı. Bu güzel bir ayrıntı olmuş. Uzun zamandır soba başında durmamıştım. Ekip olarak şöyle sobanın yanına kıvrılasımız geldi.
Gelelim yemeklere: Ortaya Karadeniz mıhlaması veya kaşarlı mantar söyledik. Akabinde fırında patates ve üzerinde eritilmek üzere kaşar peyniri geldi. Tabi bal kaymağı da unutmamak lazım. Ana yemek olarak genelde kavurma söyledik ama birde tadına bakmak için köftesini istedik.
Mıhlama oldukça lezzetliydi, çok fazla yerde yemedim ama yediklerimin içerisinde en iyisiydi. Muhtemelen kaşarından olacak mantarda iyiydi. Tabi bunda mantarın payı yok mu elbette var. Bu zamana kadar en iyi kaşarlı mantarı Tiflis’te yemiştim ancak bu da onun tahtına aday oldu. Yani başı çekerler. Bal ve kaymak için bir şey demiyorum tabi.
Ana yemeğim olan kavurma oldukça güzeldi. Et kolayca ağızda dağılıyor ve tadı uzun zamandır almadığı kadar lezzetliydi. Açıkçası bu kadar başarılı olacağını düşünmüyordum. Suyuna da ekmeği bandıra bandıra yedim. Ekmek zaten yenmeden durmuyordu. tabi sonra bu göt göbek niye var diye hayıflanıyorum.
Tattığım köfte hakkında ilk başlarda bir yorum yapamadım. Bana biraz tuhaf gelmişti. Bu tuhaflık belkide klasik köfte tadını alamadığımdandı ama bir kaç parça sonra keyifle yedim. Köftesi de oldukça başarılıydı. Tabi çaydan önce bir de tatlımız vardı. Köy baklavası gerçekten de köy baklavasıydı. Bu kadar yiyeceğin üzerinde çok fazla tüketemedik tabi. Bir de İstanbul’a dönüşü hesaba katarsak baya sıkıştırdı yediklerim. Artık ne kadar yediyse(k)m.
Burada damak tadımıza uymayan tek şey ayrandı. Sanıyorum bize böyle denk geldi çünkü oldukça geç geldik. Bir diğer sıkıntı ise buranın yoluydu. Gecenin bi saati dön dön fena oldu. Gerçi gündüz de pek bir şey değişmeyecek. Ama doğal ortam dağ falan istiyorsanız bu yolu çekmek zorundasınız.
Karaaslan Kamping şehirden uzak ve kafa dinleme yeri olduğu için büyük alanda alış veriş yapmak için de yer varmış. Tabi kapalıydı biz gittiğimizde doğal olarak. Bunun yanı sıra, Karaaslan Kamping’de treking, atv safari, paintball, jeep safari de mevcut. Bu aktiviteler içinde yine ziyaret etmeyi düşünüyoruz.
Siz ne düşünüyorsunuz?